24 Ekim 2016 Pazartesi

KIYAMET SAVAŞLARI: KÂBE VURULDUĞUNDA


(Bu yazı; ''Musul ve Kıyamet Savaşları'' (http://dikmecionur.blogspot.com.tr/2016/10/musul-ve-kiyamet-savaslari.html) adlı çalışmanın devamı mahiyetindedir.



İnanç en kuvvetli silahtır. Öyle ki bir inancın doğru olup olmamasından daha önemli ve etkili husus inanılan için neyin ne kadar göze alınabildiğidir. Bu bağlamda en önemli inanç enstürmanı dindir ve insanların çoğu hayatlarını dini akidelere göre şekillendirirler. İnsanların topluluk halde yaşamaya başlamasından beri bu toplulukları yönetebilmek için yalnızca baskın bir kabile şefi ya da keskin kılıç ustasıı olmak yeterli değildi. Karizmatik bir etki ancak göksel bir kaynakla yaratılabilirdi. Hükümdar Tanrı veya Tanrıların temsilcisi konumunda olursa otoritesi sorgulanamazdı. Örneğin Roma İmparatorluğunun kurucusu Romellius olmasına rağmen çoğu tarihçiye göre İmparator Numa çok daha önemli bir şahsiyettir. Bunun sebebi ise Numa'nın bir rahipler sistemi kurması kendini baş rahip ilan edip kutsal kitabını kaleme alması ve Tanrı'nın temsilcisi sıfatıyla halkı yönetmesidir. İbrani kültüründe Kohenler önemli yer tutarlar. Baş Kohen Tanrı'dan vahiy alır. Kohenlerin görevleri din ile sınırlı olmayıp mahkeme ve tıp olmak üzere her mevkide üst seviyeyi işgal ederler. Bu durum Mısır'da ki Amon Ra rahiplerini andırır. Devlet içinde devlet olan rahiplerin başı Kralın vekilidir. IV. Amenofis rahiplerin neredeyse devletle eş konumlarından rahatsız olmuş ve etkilerini ortadan kaldırmak için tek tanrılı bir sistem kurmuşsada başarılı olamamıştır. Rahipler bir süre sonra eski konumlarına kavuşurlar. Paganist dönemin benzerlikleri Semavi evrede de görülür. Papa Tanrı'nın vekili olduğundan kararları sorgulanamaz. Türklerin İslamiyeti ilk kabulüyle heterodoks bir yorumu uygularken sonraki yıllarda yerel kültürlerin etkiside adeta islami bir ruhban sınıfı yaratmış ve ulama ile tarikat liderleri imparatorluk döneminde imtiyaz kazanmış ayrıcalık Cumhuriyet döneminde de inşli çıkışlı olarak devam etmiştir. Dinler kutsal, din adamları veya sınıfları imtiyazlı olduklarına göre dinlerin imtiyazlı meskenlerinin bulunmaları da çok olasıdır. Örneğin Hristiyanlar için Cehennem Kilisesi, Yahudiler için Ağlama Duvarı kutsalken müslümanların ekseriyeti için İbrahim Peygamberin inşa ettiğine inanılan Kabe önemlidir. İnsanlar ritüellerini yaşamak uğruna kimi zaman maddi ve manevi zorlukları göğüslemekten çekinmezler. Çünkü inanmak bunu gerektirir.
Dinlerin mezhep denilen kollara ayrılmalarıyla itikadi saflar keskinleşmiş dinin bütünsel manada önem atfettiği sembol ve kavramlarda o mezhebin gereklilikleri doğrultusunda değişmiştir. Örneğin Humeyni kendi slogan ve resimlerini Kabe çevresinde fanatik gruplara belletmişti. Kısa süre evvel ise İran dini lideri Hamaney, şiilere Kabe yerine Necef'e gitmelerini tavsiye etti. İran usulca Kabe mevzuundan sıyrılmaya başlamıştı. Çünkü Necef'in olduğu Irak artık İran'ın arka bahçesi durumundaydı. Saddam Hüseyin zamanında şiiliğin merkezini Necef'ten İran Kum kentine taşıyan İran şahinleri için artık Necef askıya alınacak yer değildir. Çünkü Necef artık İran'ın kontrolüne girmiştir. Kabe harici gruplarla birlikte şiiler içinde önemini kaybetmeye başlamıştır.

 Neden Kabe? Hangi yöntemlerle? Birinci dünya savaşında konjonktorel durum çok hassastı cihan harbinin çıkması bir kıvılcıma bağlıydı. Avusturya Macaristan veliahtı vuruldu savaş başladı. Aynı durum ikinci dünya savaşı içinde geçerliydi. Polonya vuruldu savaş başladı. Şimdi ise Ortadoğu merkezli dünya savaşı için zemin giderek ısınıyor. Son kıvılcım Kabe'nin vurulması olacaktır. Pekiyi Kabe'yi kimler vuracaktır? Elbetteki bu iş taşeron müslüman görünümlü örgütlere devredilecek. Şii literatürünün Kabe'den uzaklaşması ve yabancılaşması, Terör örgütü Işid'in Kabe'yi vurmakla tehdidi bunun açık göstergesidir.

 MUSUL OPERASYONU SUUDİ ARABİSTAN VE KÂBE OPERASYONU ARASINDAKİ İLİŞKİ

Kısa süre evvel başlatılan Musul operasyonu çok uzun yıllı geçmişe dayanır. Evet operasyon yenidir fakat stratejik akıl bunun planını seneler evvelinde kurmuştur. Soğuk Savaş olmasa din siyaset kaynaşması bu kadar yoğun olamazdı. Sovyetler Birliği Afganistan'a asker çıkarmasa Taliban ve El Kaide doğmazdı. Saddam Hüseyin İran ile harp ettirilmese Ortadoğu kaynaklarını büyük ölçüde tüketmezdi. Irak işgal edilip Saddam Hüseyin idam edilmese terör örgütleri Işid'e evrilmezdi. 6 Tümen Irak askeri elleriyle 400 kişilik Işidliye Musul'ü vermese bugünki operasyonda yaşanmazdı. Musul'ün demografik yapısı Sünni ağırlıklı olmakla beraber operasyon sırası ve sonrasında yepyeni bir sünni şii, arap Türk kürt savaşı çıkartılmak istenmektedir. Bunun işaretlerinden bir tanesi Musul eski Valisi Esil Nuceyfi hakkında tutuklatılma kararı çıkartılmasıdır. Diğer bir işaret ise bu operasyona paralel kısa süre evvel Abd’nin 11 Eylül saldırılarıyla ilgili Suudi Arabistan’a dava açılmasını öngören yasa tasarısının Senatodan geçerek yasalaşmasıydı. Gerilen Abd Suudi Arabistan ilişkilerinin neticesi Suudi Arabistan’ın dağılma süreci ve sonrasıyla son bulacaktır. Suudi Arabistan'da Sünni Şii ve Vehhabi olarak en az üçe bölünecek petrol bölgeleri; Berrri, Gavar, Abgagik ve Sefaniye şii nüfus ağırlıklı olduğu için bu gruplara tahsis edilecektir. Yani Musul savaşı ile Suudi Arabistan iç savaşı arasında güçlü bir bağ kurulmuştur. Arap Baharı denilen hadise yaşandığında Bahreyn ve Birleşik Arap Emirliklerindeki şii ayaklanmalara Suudi Arabistan doğrudan müdahil olmuş ve hemen ordusunu bu ülkelere sokup merkezi yönetimlerini desteklemişti. Çünkü etnik ve dinsel açıdan çok hassas durumda bulunmaktaydı. İşte bu zaaf lobiler tarafından kullanılacaktır. Batı merkezli stratejik akıl Ortadoğu'da asla bir mezhepin ezici güçte olmasını istemez. Şimdi şii hilali ile İran'ın önünü açarken bu doğrultuda vehhabi selefi grupların ve terör örgütlerinin güçlenmesine sebebiyet verir. Çünkü her tez bir anti tezi besler. Tez; şiiliğin yükselişi ise anti tezi anti şii gruplarında terörize yapılarının kuvvetlenmeleridir.  Aynısını şiilerin azınlıkta bulunduğu mevkilerde  ise selefi harici örgütlere yaptırarak şii militanların militarize eğilimlerini kuvvetlendirir ve İran'ın şahin politikası keskinleştirirler. Yakın geçmişte Kabe'nin 1979 ve 1987'de iki kere saldırıya uğradığı ve bu saldırılardan ilkinin Mehdi iddalığı ikincisinin ise şii gruplara servis ettirildiği düşünülürse yeni saldırı yine müslüman iddialı gruplara yaptırılacaktır. Şii sünni haricilerin kapışmasında özellikle şii ve harici terör örgütleri kendi eylemlerini kendilerince gerekçelendirerek Kabe'yi vuracaklardır. Bu ise eskisinden çok daha büyük bir kaos yaratacaktır. Birincisi kaynakların insan popülasyonuna dağıtılması bir bilimdir. Ve kaynakların kıtlığı artan nüfusa yetemeyecek niteliktedir. Bu sebeple  nüfusun azaltılması sağlanacaktır. İkincisi küresel şirketler anormal oranda büyüyeceklerdir. Bir şirketin bir adla mayın başka ad altında ise tıbbi malzeme ürettiği düşünülürse kan ve kaos kâr demektir. Ortadoğu merkezli kâr pastası büyüyecektir. Diğer husus ortadoğudan göç hadisesi artacak, insanlar gen, tıbbi çalışmaların kobayı yapılmış olacak yeni postmodern bir köle pazarı oluşturulacaktır. Bir diğer husus seküler kesim din savaşları neticesinde dine muhalif ya da kayıtsız bir mizaca büründürülecek dini grupların ise şiddet ve tahrif eşiği yükselecektir. Dinlerin ortadan kaldırılmaları bu planlar dahilindedir.



 TÜRKİYE VE KIYAMET SAVAŞLARI

Bütün bunlar yaşanırken Türkiye'nin kaotik düzenden ayrı kalması düşünülemez. Türkiye bu düzeni engelleyebilir mi? Buna cevap verebilmek oldukça güç fakat Ortadoğu savaşlarından en az hasarla çıkabilmekte bir başarı unsurudur. Türkiye asker ve istihbaratçılardan oluşan bir tugaylık bir birimi mutlaka dış operasyonlar için ayırmalıdır. Farklı ülkelerde üs kurma eğilimlerini hızlandırmalı, yumuşak güç faaliyetlerini layıkıyla yürütmelidir. Lobi faaliyetleri neredeyse bütünüyle legal görünümlü illegal gruplara havala edilmişti. Bunun ceremeleri bugün dahi çekilmektedir. Nükleer tesisi bulunmayan Türkiye bu konuda isteğini somut girişimlere çevirmelidir. Din mitoloji ve halklar bilimi çalışmaları için resmi birim tesis edilmelidir. Yani yeni bir güvenlik politikası ileriden savunma stratejisi ve liyakatın yanında en az onun kadar önemli güvenilir insanlardan müteşekkil edilecek güvenlik bürokrasisinin tesisi ile Türkiye pek çok olayın seyrini değiştirebilme kabiliyetine sahip olabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder