15 Haziran 2017 Perşembe

HOLLYWOOD'UN YENİ DÜNYA DÜZENİ KOMPLOLARI VE TÜRKİYE






Devletlerin belirledikleri stratejilerde yalnızca askeri güce odaklanma, ordu ve silaha dayanma prensibi dönüşüm geçirdi ve yumuşak güç mekanizması adlı farklı bir kulvarı doğurdu. Günümüzde ise güç askeri ve yumuşak gücün dengelendiği Akıllı Güç biçiminde formatlandı. Ülkelerin sahip oldukları eğitim kurumları, turizm uygulamaları, medya endüstrisi, yayıncılık, misyonerlik ve postmodern misyonerlik, şirketler, ulusal ve uluslararası sivil toplum kuruluşları, enstitüler, düşünce kuruluşları, kamuoyunca bilinen bireyler gibi ögeler Zeki Güc'ün Yumuşak Güç alt kolundaki kategoriye dahil edilebilecek en bilindik ve geçerli faktörlerdir. Medya endüstrisinde önemli bir alana sahip olan film sektörü yalnızca zaman geçirme aracı değil algısal yönlendirme ve telkin işlevlerinide yüklenmiştir. Bunu ise en iyi başaranların başında Abd sinema endüstrisi daha bilindik adıyla Hollywood gelmektedir. 800 ile 1000 arası senelik filmin hazırlandığı muazzam büyüklükteki Abd sinemasında popüler ve uluslararası gösterimdeki filmlerde üç ana unsur mutlak surette işlenmektedir. Bunlardan birincisi büyük ve sarsılamaz bir devlet algısı ikincisi dini seramonilere atıf ve üçüncüsü ise Abd Savunma Bakanlığı Pentagondur.


Yeni Dünya Düzeni'nin bilindik veya dolaylı mesajlarını içeren özellikle bilimkurgu ve fantastik filmlerde Pentagon yalnızca ülkesine hizmet eden bir kurtarıcı olmasının ötesinde dünya ve dünya insanlığı için çalışan militer bir hayır kurumu işleviyle takdim edilmektedir. Filmleri izleyen seyircilerin yönlendirilmesi, Amerikan gücüne hayran bırakılma isteğinin yanında bir husus unutulmamalıdır. Abd merkezli batı film endüstrisinin yeni dönem bilimkurgu fantastik filmleri, hakim batı, üstün batı kavramını pek güzel ve eğlenceli biçimde işlemeyi ilke edinmiştir. Arzu ettikleri hayranlık hedef ülkelerdeki insanları aynı zamanda bu ülkelere ve özellikle Abd'ye karşı çaresiz boyun eğmesi gereken bir psikolojiye sevk etmektedir.


Binlerce filmden birbirlerine oldukça benzeyen konuyu işleyen, futirist bir bakıç açısıyla hazırlanmış ve nispeten yakın tarihli üç Amerikan filmini futurist siyaset stratejileri bakımından incelemeyi uygun gördük. Bu filmlerden birincisi yüksek bütçeli Batmen Ve Superman adlı yapıttır. Filmde kısa sürelide olsa mesih kavramı işlenmekte ve bir sahnesinde her dinde kurtarıcı mesih olduğu deklare edilmektedir. Superman adlı karakterin kimlik sorunsalı yaşadığı bütünde, kimileri tarafından ilah ilan edilen bu karakter bir mucit tarafından yok edilmek istenir. Ve filmin sonlarına doğru Pentagoncu mucidimiz ''Eğer Tanrı'yı insan yok edemiyorsa Şeytan yok eder'' repliğiyle insan yapımı dev bir şeytanı adeta ''yaratır'' ve kahramanı hedef gösterir. Konumuz açısından önemli olan hususda burada gizlidir. Savunma sektöründeki insanlar bilimsel çalışmalarla yeni canlılar var etmekte ve kendi literatürlerince yaratmakta böylelikle insanın en azından mucitçi insanın Tanrı'dan daha üst mertebede bulunacağını arzu ettiklerini ifşa etmektedir. Bu durum gerçek hayattaki bazı küreselci futuristlerin beklentileriyle oldukça uyumludur. Ray Kurzwill, Türkçe'ye de çevrilen İnsanlık 2.0 kitabında, Tanrı'nın yarattığı İnsanı 1.0 kendilerinin formatlamayı umduklarını ise 2.0 olarak işaret ederek küresel planların neyi hangi sınırsızlıkda amaçladığını uzunca anlatmıştır.


Konu edineceğimiz ikinci film ise Yenilmezler'dir. Abd'li bir grup kahraman insan yapımı yapay zeka Ultron ile mücadele edeceklerdir. Ultron bir yapay zeka olarak tasarlanır ve ilk faaliyet olarak zorunluluk olmamasına rağmen başka bir zekayı öldürür. Daha sonra kendisine beden arayacak, beden tasarlayacak, her defasında bedenini geliştirecek ve bir robot ordusu kurarak insanlığı tehdit decektir. Sürekli internete bağlı olarak bilgilerini geliştiren Ultron, süper kahramanlarla savaşırken bir yerde interneti kesilir ve ''İnternetimi kapattınız dünyamı kararttınız'' itirafını gerçekleştirir. Bu durum bugünün insanını tanımlayan bir özelliktir. Askeri bir çalışmanın ürünü olarak karşımıza çıkan Ultron sonunda zorda olsa yine Abd'li kahramanlar tarafından mağlup edilecektir.,


Belirtmek istediğimiz üçüncü film ise Pasifik Savaşları adlı yapıttır. Pasifik Okyanusuna açılan bir geçitten gelen birbirlerinden farklı yaratıklara karşı insan yapımı dev ve çok güçlü makine robotlar hayata geçirilmiştir. Pentagon uzmanları savaşı her dakika izlemekte ve bu yönde yönlendirmelerde bulunmaktadır. Filmde garip varlıkların saldırısına uğrayacak Hong Kong, Pentagon yapımı bu büyük robotlarca istila edilmeden kurtarılır. Bu yönüylede film farklı bir mesaj vermektedir. Çin, Hong Kong'u idari bölgesi ilan etmiştir. Filmde ise Hong Kong'u Çin değil Ancak Abd kurtarabilmiştir.






Bu üç filmin ortak özellikleri bulunmaktadır. Birincisi, üçünde de iyi ile kötü arasındaki bir savaştan, kıyımdan zayiattan neticesinde ise mesihi bir zaferden bahsedilmektedir. İkincisi, Pentagon, Abd ordusu başrolde yine dünyayı kurtaran zümreyi oluşturmaktadır. Üçüncüsü, insan yapımı zeka ve bedenler insanı farklı bir noktaya taşımaktadır. Dördüncüsü ise konu edilen bu iç filmde de uzay teması bir şekilde işlenmiştir.


Bilimin bugün geldiği noktada yapay zeka ve robot çalışamalarının bir hayli ilerlediği ortadadır. Buna göre daha şimdiden bu teknolojilerin insan yerine geçmesiyle birlikte işsiz kalacak insan sayısı ve yeni istihdam modelleri aranmaktadır. Ayrıca uzay çalışmalarıda hız kazanmıştır. Yeni Dünya Düzenine uygun yeni bir din inşası için uzay kaynaklı projeler devreye sokulmakta üç boyutlu sanal Mesih, yeni bir gezegen, İnsanlığa ait olduğu iddia edilen yeni kayıtların açıklanması gibi projelerle insanlığa ait sosyal ve dini bütün birikimlerin adeta yeniden tasarlanması amaçlanmaktadır. Bu sebeple Yeni İpek Yolu adlı 21 trilyon dolarlık proje için çalışmalar başlatılmıştır. Üretimin Çin'den başlatılarak mamüllerin demiryolu ve limanlarla dünyaya servis edilmeleri tasarlanmıştır. Limanların önemi yüksek olduğundan Yunanistan küresel sermaye tarafından borçlandırılarak Pire Limanına el koyulmuştur. Küresel kredi derecelendirme kuruluşları, İzmir'in kredi notunuda AAA seviyesine çıkartarak bu yönde de maksat taşıdıklarını ifşa etmiş bulunmaktadırlar. Yeni Dünya'nın küresel projesi bu yönde yalnızca ekonomik temelli değil kültürel ve sosyal boyutlarıda olacak dünya devleti girişimlerinin bir örneğidir. Çalışamaya konu olarak işlenen filmlerde Yeni Dünya Düzeni'ne Abd perspektifinden vurgu yapan diplomasi vasıtalarıdır. Onlar Çin'i ve İpek Yolunu kabul etmemekle birlikte, Pentagon merkezli yönlendirilecek bir dünya tasavvurunu öne çıkarmaktadırlar. Hangi seçenek kabul edilirse edilsin, yakın bir gelecekte insanlığın çok değişik bir savaş vereceği, hayatını teknolojik gelişmelerle beraber kolaylaştırmanın yanında evrensel fıtratına müdahale edileceği gerçeğinin ne gibi neticeleri getirebileceği siyasi sosyal bilim çevreleri nezdinde daha yüksek tonlarda tartışılmaya başlanmıştır.


Oldukça stratejik kapsamlı bu gelişmeler yaşanırken Türkiye'nin yeni düzeni algılama ve hazırlanma projelerinin olmaması gibi bir durum büyük devlet potansiyeliyle bağdaştırılamaz. Bu sebeple milli güvenlik konsepti Kırmızı Kitap'ın bu gelişmeleride içerdiğini ummak zorundayız. Türkiye'de yeni düzenin kodlarınııklayan filmleri topyekün reddetme vaya basit bir hayranlıkla takip etme gibi kifayetsiz bir tutum içinde olunulmamalıdır. Türkiye'nin yumuşak güç vasıtalarından sinema sektörü oldukça zayıftır. Bir yılda çekilen film sayısı oldukça sınırlı olduğu gibi, tam manasıyla tarihinin zaferlerini yansıtan bir film bile tasarlayamamıştır. Bilimkurgu filmleri kategorisinde çalışmaları neredeyse bulunmamakla birlikte askeri konulu filmler yalnızca kısmi bir terör grubuna karşı verilen mücadeleleri konu edinirken, bölgesini hatta dünyayı kurtarabilen silahlı kuvvetler teması bugüne kadar hiç işlenememiştir. Sinema sektörünün ülke reklamı, olağan üstü maddi getiri gibi kazançlarının yanında düzen şifrelerini empoze, belirlenen hedefler doğrultusunda hedef kitleleri hazırlama, sosyal mühendislik ve kültürel telkin gibi kazançlarıda bulunmaktadır.


Yeni teknolojileri karşılayan bir Türkiye yerine evrensel birikime katkıda bulunan ve bu durumu sinema sektörüne işleyerek kamu diplomasisi faaliyetleri yürütecek Türkiye, Stratejik Güçlü Türkiye'nin önkoşullarındandır. Yalnızca sinema sektörünün propaganda malzemesi olarak kullanılması birşey ifade etmez. Bu durum kitlelerde bir hayranlık vesilesi olamaz. Türk dizilerinden bazıları latin ve arap coğrafyasına pazarlanmıştı ve iyi izlenme oranlarıda elde edebilmişti. Ancak bu kitlelerin hiçbirisinde örnek alınan Türkiye ve Türk Ordusu imajı pekişemedi. İzleyicilerin hayranlığı yalnızca aktör veya aktris seviyesinde kaldı.


Kaliteli filmlerin büyük devlet imajı verebilmesi yalnızca filmlerin içerikleriyle sınırlıda değildir. Bunun için o ülkenin ekonomik, askeri, bilimsel ilerlemesininde geçerli seviyede bulunması gerekir. Yeni Dünya Düzeni'nin Türkiye tarafından ne şekilde karşılanacağı ve bunun yansıtılma biçimi önemlidir. Yalnızca coğrafyada değil bütün dünyada bir değişim yaşanacak, robot teknolojileri, yapay zeka hatta uzay sırları İpek Yolu ve Ulusallaşma sürecindeki Abd arasında rekabete yol açacak ve daha ziyade Abd kurgulu sinema filmleri kamuoyu ile paylaşılacaktır. Türkiye'nin Silikon Vadisi benzeri bir yapılanmayı hayata geçirmesi tarihinin getirdiği birikimle bunu bir diplomasi aracı olarak işlemesi gerekmektedir. Ancak bunlar bir anlamda da zihniyet meselesidir. Türkiye'de dünyayı kurtaran ordu senaryosu filmlere işlense bile bunu ordunun askeri kesimine mi yoksa sivil kesime mi mâl edileceği neticenin yerli kamuoyunda tartışmalara sebebiyet vereceği br gerçektir. Pentagon konulu filmlerde filmin hakimi yani adeta patronu bir general mi yoksa kravatlı bir yetkili mi çoğu zaman belirsizdir, hiyerarşi kavramına vurgu yapılmadığından savunma sistemi bütüncül olarak ele alınmakta ve neticede Amerikan Bayrağı, Senatosu ve Başkent'e vurgu yapan ortak değerli bir bitişle noktalanmaktadır. 15 Temmuz'dan sonra asker sivil ilişkilerinin oldukça yara aldığı bir atmosferde bu ilişkilerin sorunsuz biçimde filmlere yansıtılması bile ayrı bir beceri dalı olacaktır.


Bu çalışmanın konusu yalnızca sosyal mühendislik amacına hizmet eden üç filmi incelemek değil aynı zamanda Yeni Dünya Düzeni'ni vurgulamak ve bunun büyük devletlerce ne şekilde kullanılabildiğini izah etmekti. Türkiye'nin bu projelere hazırlıklı olabilmesi yalnızca kurumsal gelişmelerinin değil toplumsal birikimlerininde olumlu minvalde seyredebilmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır.