25 Ağustos 2017 Cuma

ABD EGEMENLİĞİNİN DÜNYA'DA SONU MU YAKLAŞIYOR? ABD'NİN SANCILARI VE ÇÖKÜŞ SENARYOLARI


Araştırma ve Dış Analiz Dosyası




İnsanlığın tabiatındaki yayılma güdüsü, topluluk halinde yaşanmaya başlanmasından itibaren komşu diyarları zapt haline dönüştü ve din tarım imparatorlukları zamanında yayılma uzak diyarlarıda kapsadı. Herşey sahip olunan imparatorluk dini ve kültürünü empoze etmeyle birlikte imparatorluklara tabiyeti meşru kılabilecek düzeni kurgulamak için verilen bir uğraşı içeriyordu. Yeni topraklar, yeni insan gücü, daha kalabalık ordular, yeni ürünler ve yeni zenginliğe kapı aralıyordu. Fakat yayılma arzusu insan tabiatındaki egoist sadizm ile de birleşince keskin bir sömürgecilik zihniyetini doğuruyor bu sebeple yayılılan topraklar vatan toprağından çok aşağı köleler diyarı zihniyetiyle yönetiliyordu. 1415 yılında Portekizlilerin Cebelitarık Boğazı'ndaki sömürgecilik faaliyetlerini İspanya takip etmiştir. İspanya İmparatorluğu 19. yüzyıla kadar bayraktarlığını yaptığı sömürgecilik faaliyetleri ile Amerika, Asya, Afrika ve Okyanusya'da ki sömürgeleriyle güneş batmayan imparatorluk ünvanını yaşatıyordu. Örneğin bugün Güney Amerika coğrafyasındaki ülkelerin ana dillerinin İspanyolca ve Portekizce olması, bu coğrafyadaki milletlerin ise Hırıstiyanlık dininin katoliklik mezhebine dahil olmaları sömürgecilik faaliyetlerinin ürünleriydi.
Altın Tanrı ve Şeref olarak nitelendirilen İspanya İmparatorluğu ve Portekiz'in okyanuslara açılmaları coğrafi keşiflere olanak sağlamıştır. Coğrafi keşifler, Avrupa kıtasında zenginlik sağlamasının yanında yeni bir zihniyetin küresel sömürgeciliğinde avrupa imparatorlukları için esin kaynağı olmasını sağlamıştır. Zenginleşme ve saniyeleşme neticelerinde Hollanda, İngiltere ve Fransa'da bu yarışta yerlerini aldılar ve sömürge paylaşım savaşına dahil oldular. Fransa ağırlıklı olarak Afrika kıtasında kolonizasyon faaliyetleri yürütürken sınıfsal yapının ilk oluşmaya başladığı ülke İngiltere sanayileşmesini tamamladı, Hindistan ve Avustralya'yı da kapsayacak bir imparatorluk kurdu. Böylelikle güneş batmayan imparatorluğu İspanya'dan devir alındı. Ancak İngiliz İmparatorluğunun, imparatorluk zihniyeti çok öndeydi çünkü diplomasi ve istihbari çalışmalarıda kapsayacaktı. Birinci dünya savaşının neticesi imparatorlukların İngiliz modellemesi doğrultusunda mezhebi diktatörlükler ya da Fransız modeli etnik referanslı cumhuriyetler aralarında bölünmeleriydi. Ancak 1622'den itibaren Abd'ye göç etmeye başlayan ve Abd'nin kuruluşunda yer alan hırıstiyan mesihçi seçkinler, bu yeni ve büyük kıtada yeni bir yönetsel merkez kurmanın sonuna yaklaşmışlardı. İsrail'in kuruluş tartışmaları 1840'lı yıllarda Anglosakson yönelendirmeleri dahilindeyken 1900'lü yıllardan itibaren Filistin bölgesindeki arap yahudi çatışmaları İngiliz Sömürge Bakanlığını tedbirler almaya sevk etti ve araplarıda kızdırmayacak senaryolar üzerinde çalışıldı. Bu durum yahudilerin tepkisine yol açmakla sınırlı kalmadığı gibi paramiliter silahlı örgütler oluşturmak suretiyle İngiliz manda yönetimine karşı saldırılar düzenlemelerine yol açtı. 11 Mayıs 1942 yılında Biltmore Otel'de düzenlenen toplantıdan sonra Biltmore Programı olarak tasarlanan plan gereğince yahudiler herşeyi göze aldılar ve İngilizlere karşı King David oteli saldırısı gibi olaylara imza attılar. Yahudilerin Abd eksenli pozisyon belirlemeleriyle İkinci Dünya Savaşı'nın noktalanması aynı tarihlere denk geliyordu. Süreç içerisinde Truman Doktrini ve Marshall Planı Avrupa'nın yeniden yapılanmasının yanında artık emperyal sömürgeci gücün Abd tarafından deviralındığını gösterecekti. Soğuk Savaş dönemi muazzam Abd silahlanması ve propagandası ile Abd'nin hakimiyet tesisini güçlendirdiği gibi siyasi literatürde 1990'lardan sonra yer bulacak Yumuşak Güç ve Zorlayıcı Diplomasi tesisininde Abd öncelikli sağlanmasına yol açtı. Bosna ve Kosova krizlerinde Avrupa ne yapacağını düşünürken Abd hava müdahalesi, Abd'yi yalnızca kurtarıcı rolüne sokmuyor kriz düzenleyici konumada yükseltiyordu. 11 Eylül 2001 Abd ikiz kuleler saldırıları Abd'nin imajının sarsıldığı teorilerinin öne sürelmesine yol açtı. Ancak geliştirilen önleiyici vuruş doktrinleri sayesinde Abd, Soğuk Savaş yıllarında Kore üzerinden olduğu gibi artık Afganistan ve Irak üzerinden silahlanacak ve lobiler için önemli olan Ortadoğu'da başat pozisyonda yer bulacaktı. Yani dünya komiseri Abd imajı pekişecekti. Pentagon yönlendirmesindeki Abd sinemasının telkinleri, Abd kamu diplomasisi başarısı rüya ülke algısını her daim güçlendirmiştir. Dünya'da en çok askeri harcamalarda bulunan ve dünyaya yayılmış en fazla askeri üsse sahip olan Abd'nin son zamanlarda yaşadığı politik süreçler Abd hegemonyasının tartışılmasına yol açmıştır. Bir süre önce neticelenen Abd başkanlık seçimleri uzun zamandır hiç olmadığı kadar kutuplaşmış bir Abd meydana getirmiştir. Yaşanılanlar neticesinde Donald Trump'ın askeri nizamca desteklendiği anlaşılmaktadır. Çünkü ne zaman Pentagon ile ters düşen bir açıklamada bulunsa açıklamasını düzeltme ihtiyacı hissetmiştir. Nato'nun varlık sebebini sorguladığı açıklaması akabinde Pentagon'un Nato Avrupa tugayına ek tugay desteği stratejisini açıklamasıyla birlikte Trump'ın geri adım atması ve bu işlerden anlamadığı mealindeki beyanatı çok çarpıcı bir örnektir. Ancak Abd yaşanılanlar bununlada sınırlı kalmamıştır. Kuzey Kore krizi, Venezuela olayları, Irak'ın kuzeyindeki oluşumun belirsizliği, Suriye meselesi ile bölge ülkelerinin yakın koordinasyonu, Abd iç çatışmaları ve postmodern İpek Yolu projesinin bütün hızıyla ilerlemesi ve bu olayların aynı süreçlerde vuku bulmaları Abd'yi oldukça zora sokmuştur.

Guam Krizi: Kuzey Kore'nin Guam adası yakınlarında roket denemeleri plan ve söylemleri Abd tarafından çok sert karşılanmıştı. Kuzey Kore lideri bu kararı tehir ettiğini duyursa da halk meydanlarda gövde gösterilerinde bulundu. Askerlerle mitingler tertip edildi ve korkmuyoruz mesajları verildi. 3,5 milyon kişi ise askerlik için başvurarak Abd'ye meydan okuduklarının mesajını verdi. Ada'nın yüzde 30'u, ABD'nin Andersen Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri'ne ait üslere ev sahipliği yapmaktaydı bu sebeple stratejik öneme haizdi. Abd'nin resmi eyaleti konumunda bulunmasa bile yaklaşık 6 bin Abd'li askerin bulunması sebebiyle Abd konvansiyonel bir tehditle karşı karşıya kalmıştır.

Venezuela Olayları: Nicolas Maduro'nun devlet başkanı olmasıyla birlikte 2015 yılında yaşanan seçimlerde bazı şaibeler olduğu gerekçesiyle Yüksek Mahkeme 4 asayın milletvekilliğini engelleyen bir karar almıştı. 3 aday muhalif sağcılardanken, 1 aday ise hükümete aitti. Fakat muhalifler bu kararı tanımadılar ve yemin töreni düzenlediler. Bunun üzerine Venezuela Yüksek Mahkemesi, daha önceden aldıkları kararın uygulanıncaya kadar meclisin kararlarının geçersiz olacağını duyurdu. Maduro'nun çağrısıyla Yüksek Mahkeme diyalog çağrısında bulundu ve tartışılan hükümler iptal edildi. Fakat sağcı adaylar geri adım atmayacaklarını duyurmuşlardı. Bu bir anlamda psikolojik bir harpti ve artık muhalifler daha da şiddetlenecekti. Petrol fiyatlarındaki düşüşlerde Venezuela ekonomisini iyice sarstı. Sokaklarda çatışmalar yaşandı ve Maduro hedef gösterildi. Bütün bunlar yaşanırken Carabobo eyaletinde kendilerini 41.Tugay olarak tanıtan bir grup askeri kalkışma başlattı. Ordu komutanının desteklemediği bu ayaklanma kısa sürede bastırıldı ve darbeciler teşhir edildiler.



Venezuela karışıklığı sürerken Abd'den en üst seviyede Trump'tan bir açıklama gelerek askeri müdahale seçeneği dahil olmak üzere Venezuela'da ki olayların durdurulması için gerekli önlemlerin alınacağı duyuruldu. Maduro ve ekibine göre muhalif sağcıları destekleyen Abd yönetimiydi ve Venezuela bağımsızlık anlayışı hedef alınıyordu. Maduro bunları şu şekilde açıklamıştır:

"...Bu propagandalar sayesinde Venezuela’ya diz çöktürmek istiyorlar. ABD’nin öncülük ettiği emperyalist güçler karşısında boyun eğmeye zorluyorlar. Ben Trump göreve geldiğinde kendisine iki ülke arasındaki büyük farklılıkların bilincinde olarak Bolivar Devrimine yakışır bir şekilde devrim değerlerine göre bir mesaj gönderdim. Bu mesajla iki ülke arasında kurulması gereken diyalog, iki ülke halkları arasında kurulacak barışı öne çıkartmak amacını taşıyordu. Biz bütün ülkelerle saygıya dayalı bir ilişki geliştirmek istiyoruz. Ancak bunun karşılığında demokratik Avrupa ve ABD bize dayatmalarda bulunmaktadır... Hükümetimizi kimseye vermeyeceğiz. 298 aday ile başkanlık yarışına gireceğiz. Bunların hepsi hükümet yanlısı değil hükümete muhalifler de var. Demokrasi için elbette karşıt, zıt adaylar olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu demokrasiyi daha da geliştireceğiz. Gerilememiz mümkün değil.’

Açıkça diz çökmeyeceklerini belirtmekle birlikte teslim olmayız mesajı verilmişti. Venezuela yönetimini başlangıçta Meksika, Brezilya, Kolombiya, Arjantin kınamalarına rağmen Abd'nin askeri müdahalesi yönünde bir telkinde bulunmadılar. Bu durumda Abd'nin hevesini kırmıştır.


Barzani Referandumu: Irak'ın kuzeyinde 25 Eylül 2017'de yapılması düşünülen sembolik bir anlam taşıyan ancak ötesi için yönlendirici bir vazife görecek referandumu Abd desteklemekteydi. Çünkü bu açıklama Mesud Barzani'nin, Münih Konferansında, Abd Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşmesinden sonra yapılmıştı. Fakat süreç içerisinde İran bu duruma karşı çıktığını belirtecekti. Genelkurmay Başkanı Tümgeneral Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri komutanlarının hazır bulunduğu bir toplantıda konuşmuş, Irak’ta referandum konusunun gündeme getirilmesinin bölgede yeni sorunların ortaya çıkması için bir başlangıç olacağını öne sürmüştü.
İranlı General, Bu asla Irak’ın komşuları tarafından kabul edilebilir değildir. Irak’ın bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün korunması ülkedeki tüm mezhep ve etnik grupların yararıdır" demişti. Konuşmanın özellikle Devrim Muhafızlarının da olduğu toplantıda gerçekleştirilmesi önemlidir. Çünkü Devrim muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü, İran'ın dış operasyon birimini oluşturmaktaydı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'da iç ve dış kamuoyuyla gerçekleştirilmesi düşünülen referandumu doğru bulmadığını açıklamıştı. Neticede Barzani geri adım atmadı ancak şu an için girişiminin Abd nezdinde olsa bile sembolik kalacağı sonucuna vakıf oldu. Artık bundan sonra Irak merkezi yönetimiyle petrol payı pazarlığında bulunacaktı.


Suriye ve Bölge Ülkelerinin Koordinasyonu: 2011 yılının Mart ayında Suriye olayları patlak verdiğinde bir iç savaşa dönüştü ve Türkiye bu andan itibaren Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın indirilmesine taraf oldu. Abd, Katar ve Suudi Arabistan ile beraber eğit donat programı çerçevesinde yılda ortalama 5400 muhalif Türkiye nezdinde eğitime tabi tutulacaktı. Fakat ilerleyen süreçte bu oran sağlanamadığı gibi muhaliflerin ve Sultan Murat tugaylarının kendi iç çatışmaları başladı. Silah bırakanlar olduğu gibi rejim saflarına katılanlarda oldu. Türkiye'de yaşanan 15 Temmuz 2016 askeri kalkışmasında Abd'li generallerin tutuklanan generaller lehine beyanatları ve bazı Abd'li istihbaratçıların kalkışma gecesi Türkiye'de bulunmaları, bunun yanında Abd'nin Suriye'nin kuzeyindeki yapıya bin tırlık ağır silah sevkiyatı ve yetmiş bin kişilik ordulaşma sürecinin başlatılması Türkiye'yi de zorunlu olarak Abd'yi sorgulamaya İran ve Rusya ile yakınlaştırmaya başlattı. İran genelkurmay başkanı 1979'dan sonra ilk kez bir dış ülkeye Türkiye'ye ziyarette bulunduğu gibi bu ziyareti Rusya genelkurmay başkanının ziyareti izledi. Türkiye, Suriye olaylarında Abd ile yer aldığı şahıs bazlı konumundan bölge ülkeleriyle dialoğa açık ve anlaşmalı Suriye operasyonu planlarına geçiş yaptı ve Afrin İblid harekatları hususunda anlaşıldı. Türkiye hava savunma sistemini güçlendirmek için Rusya yapımı S400 füzeleri konusunda da Rusya ile anlaşma sağlayarak, ciddi manada bir Nato konseptini sarsmış oldu. Çünkü satın alınacak olanlar teknoloji değildi, Türk hava savunma sahasına Rusya'da dahil olmaya başlıyordu.

Abd İç Çatışmaları: Amerikan İç Savaşı sırasında Konfederasyon ordusunun komutanı olan General Robert E. Lee'nin Charlottesville'deki heykelinin kaldırılması planına karşı şehirde toplanan Nazistlerle karşıtlar arasında yaşanılan çatışmalar neticesinde bölgede Ohal ilan edilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkede yaşanan şiddet olaylarından ‘iki tarafı’ da sorumlu tutan açıklamalarına tepkiler olmuş ABD’li dört kuvvet komutanı da neo-Naziler, Ku Klux Klan ve beyazların üstünlüğünü savunan ırkçı grupları kınayan açıklamalar yapmışlardı. İlk açıklamayı sıcağı sıcağına cumartesi günü yapan Donanma Komutanı Oramiral John Richardson, “Charlottesville’deki olaylar kabul edilemez ve hoşgörü gösterilmemeli. ABD Donanması hoşgörüsüzlüğe ve nefrete daima karşıdır” ifadesini kullandı. Bunun ardından Deniz Piyadeleri Komutanı Orgeneral Robert B. Neller dün paylaştığı mesajda, “ABD Deniz Piyadeleri’nde ırkçı nefret ya da aşırıcılığa yer yok. Çekirdek değerlerimiz olan onur, cesaret ve fedakarlık, deniz piyadelerinin yaşam ve davranış biçimini şekillendiriyor” diye yazdı. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mark Milley de dün yaptığı açıklamada, “Kara Kuvvetleri, rütbelerimizde ırkçılığa, aşırıcılığa ya da nefrete müsamaha göstermez. Bu, değerlerimize ve 1775’ten beri savunduğumuz her şeye aykırıdır” dedi. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Dave Goldfein de, “Çalışma arkadaşım kuvvet komutanlarının yanındayım, biz birlikte olduğumuzda her zaman daha güçlüyüzdür, bizi havacı yapan budur. Doğruluk, görev ve mükemmellik” ifadesini kullandı. Çünkü etnik kıpırdanmalar Abd için bir ulusal güvenlik problemiydi. Abd göç edenlerce kurulmuş, uluslaşma sürecini yaşayan bir devletti. İkinci dünya savaşı nasılki naziler üzerinden çıkartıldıysa, Abd'de ki nazist ruhun ve öfkenin dünya savaşı olmasa bile kapsamlı bir Abd iç savaşı çıkartabilmesi muhtemeldi.


Abd Siyasi İstikrarsızlığı: Donald Trump başkan seçildikten sonra ekibini belirlemişti. Fakat kısa süre sonra birbir görevden almalar ya da istifalar yaşanacaktı. Ulusal Güvenlik danışmanı Michael Flynn Rusya ile görüştüğü gerekçesiyle istifa etmişti. İletişim direktörü Mike Dubge ve Reince Priebus'ta zaman içerisinde istifalarını sundular. Abd iç çatışmaları sebebiyle Steve Bannon'da görevden alınmıştı. Bannon da, Trump ekibindekilerin çoğunluğu gibi asker kökenliydi. Sağ beyaz milliyetçiliği temsil ettiği bilinmekle birlikte, ırkçı olmayan ve milliyetçiliği kürselcilere karşı ülke savunması olarak tanımlayan bir kişinin görevden alınması zannedildiği gibi küreselcilerin zaferi değildi. Çünkü Bannon, Afganistan ve Irak gibi ülkelerde ulus inşaalarına karşıyken, Kore ve Venezuela'ya karşı askeri müdahaleye karşıydı. Bunu The American Prospect dergisine verdiği beyanattada açıklamıştı. Milliyetçilik tanımı ekonomi temelliydi ve Pentagon eskisinden daha çok askeri güce önem veriyordu. Bu durum Pentagon'un zamanı olmadığını, ekonomik temelli projelerden çok silahı ve paramiliter eylemleri kullanmak istediğini göstermektedir. Bu durumda, Trump ekibinden istifa etmemiş ya da görevden alınmamış olmakla birlikte önemli siyasi mevki olan başkan yardımcılığı pozisyonunu koruyan Mike Pence'nin önü açılmış oluyordu. Pence evanjelis olmakla birlikte ortadoğu askeri müdahaleleri için uyumlu bir adaydı. Trump ile Pence arasında güç mücadelesi yaşanırsa Abd siyaseti bundan büyük yara alacaktı.

Abd Ordu Sorunu: Her ülkenin her kurumunda çeşitli yabancı gizli servislere ve ülkelere çalışan personeller bulunmaktadır. Abd'de görevli generallerden bazılarının İngiltere ile yakın olabileceği istihbarat raporlarına yansımaktaydı. Abd ordusu içerisindeki iç çekişme Abd donanma kazaları ile kendisini aleni göstermiştir. Abd donanmasına ait bir savaş gemisi Japonya'da bir yük gemisiyle çarpışmasından sonra yine Abd donanmasına ait başka bir gemi bu kazadan yalnızca dört gün sonra Singapur açıklarında başka bir tankerle çarpışmıştı. Abd yönünü Çin'e çevirdiğinde ya annesi İsviçreli bir aileye mensup bir diktatörün füze tehdidiyle karşılaşıyor, ya iç çatışma yaşıyor ya da göz bebeği olan donanma komutanlığına ait savaş gemilerinin kazalarıyla sonuçlanan akıbetlere maruz kalıyordu.


İpek Yolu Projesine Müdahale Edememek: 8 trilyon dolar alt yapı yatırımıyla birlikte 21 trilyon dolarlık bir proje olan ve Çin merkezli üretilen ürünlerin kara yolları ve demir yollarıyla; lojistik kent ve mega kentler aracılığıyla Londra'ya kadar iletilmesini kapsamaktadır. Yalnızca ekonomik olmamakla birlikte, bilinç değişimi ve insan fıtratına müdahaleyi içeren küresel projeye karşı Abd'nin geçerli bir yapıyı organize edemediği görülmektedir. Imf, on sene içerisinde Çin'e taşınabileceğini açıkladığı gibi batılı her kurum mikro vaziyette Çin merkezli olarak kopyalanmaya başlamıştır. Çin üzerinden küresel bir projeyi uygulamayı koymak isteyenler, Çin her ne kadar Adriyatik'te ilk deniz tatbikatını da gerçekleştirmiş olsa kara yolları ve liman kentlerine önem vermektedirler.
Irak'lı şii lider Muktedir Sadr ise 11 sene sonra Suudi Arabistan'da ağırlandığı gibi Suudi yönetimi Hac sebebiyle Katar vatandaşlarına zorluk çıkartmayacağını bildirmişti. Elbette bu hinterlandın Abd ekseninden koptuğunu söylemek mümkün değildir. Fakat siyaset boşluk kabul etmemektedir ve Abd imajı sarsılmaya başladıkça ülkeler başka politikalar geliştirme eğilimi göstermektedir.

Uzun yıllar sonra Abd belkide ilk defa aynı anda ve farklı sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Abd iç çatışmaları, başkanlık ekibinin adapte olamaması, Venezuela belirsizliği, Abd ordusundaki sızıntılar, Suriye meselesinde başka insiyatiflerin belirmesi, İpek Yolu projesinin şu an için alternatifsizliği, birtakım ortadoğu ülkelerinin görüşmelerde bulunmaları, Abd'nin bu denli sorunla ne şekilde başa çıkabileceğini Abd nezdinde düşündürmektedir. Pentagon yani silah gücü mutlaka ortdoğu coğrafyasında müdahalelerde bulunmak isteyecektir.

Abd iç ve dış çalkantıları yaşarken, Türkiye'de komşularıyla alakalı sorunlarda gerekli adımları Abd'ye rağmen atmalıdır. Şu an için Abd ancak bu girişimleri sözlü olarak kınayacaktır.
Abd güçlü bir orduya ve kültüre sahip ülkedir. Bu sebeple hiçbir odak için kolay lokma değildir. Ancak dünyada ki Abd egemenliği 1991'den bu yana ilk defa geniş çaplı zedelenmiştir. Bu durum devam ettiği takdirde Abd egemenliğinin son bulması kaçınılamaz. Her ülkenin kendi içerisinde savaş vardır ve geleceğin dünyasında parçalı ülkeler modeli görülebilecektir. Bu durumu çalışan teorisyenlerde Abd'nin enaz yedi parçaya ayrılabileceğini öngörmüşlerdir. Pentagon bu duruma silahı yettiği oranda direnecektir. Eyaletleri dahilinde olağanüstü hal uygulamaları ve askeri devriyeler sıradanlaşabilir. Abd donanma üstünlüğü ile Rusya ve Çin gibi ülkeleri deniz sahasına çekebilirse mutlak galiyebete ereceğini hesap etmektedir. Ancak onu bekleyen sürpriz evanjelis Pentagon işbirliği sınırının ahlaki boyutlarının hadsiz bir biçimde yükselmesiyle Abd iç insan hakları ihlalleri buna karşı ayaklanmalar ve gösteriler, ordu mensuplarının kendi aralarındaki bölünmeleri ve kurumların birbirleriyle çatışma ihtimali olacaktır.