IDEF
2017 / Internatıonal
Defence Industry Fair/ Uluslararası
Savunma Fuarı,
2015'in ardından
13. kez İstanbul'da
düzenlendi. İki
yılda
bir gerçekleştirilen
fuarın
ilk günü resmi devlet protokolüne açıktı
ve kalan birkaç günde de davetliler ziyaret edebildi. Savunma fuarı
kural olarak, askeri öğrenci,
polis okulu öğrencileri,
emekli veya muvazzaf asker, polis, istihbaratçı,
savunma sanayi şirketleri
çalışanları
ile özel davetlilerin ziyaretine açıktır.
Bu sebeple özel uzmanlık
veya ilgi isteyen bir etkinliktir. Fuar süresince farklı
ülkelerden askeri ve güvenlik bürokrasisi yöneticileri de fuarı
ziyaret etmektedirler. Fuar adı
ile aynı
doğrultuda
içeriğe
sahiptir. Silahlar, uzun namlulu silahlar, zırhlı
araçlar, tank, çeşitli
yazılım
ürünleri, roketler, üniformalar, denizaltılar
gibi pek çok kategoride ziyaretçilerin ilgisine sunulmuş,
teçhizatları
içermektedir. Bu tip etkinlikler ülkenin yerli üretimi
teçhizatların
yanında
güvenlik bürokrasisinin kullandığı
veya kullanacağı
araç gereç, silahları
içerdiğinden
hem güvenlik sektöründeki gelişmeleri
takip imkanı
sağlamakta
hem de milli moral düzeyini üst seviyede tutmaktadır.
1965'den itibaren daha bağımsız
bir savunma politikası
izlemek istediğini
gösteren Türkiye'nin ilk ciddi adımı
Kıbrıs
Harekatı
sonrasında
yerli milli sanayiye öncelik vermesiyle atılmıştır.
O dönemdeki silah ambargosu, müttefiklik kavramının
yalnızca
tanımdan
ibaret olduğunu
ve uluslararası
arenada geçerli olan tek kavramın
güçlü ülkelerin çıkarları
ve bu çıkarların
savunulması
olduğunu
ispatlayan çarpıcı
bir örnekti. Türkiye o yıllardan
itibaren ulusal savunma istikametinde ilerledi ve özellikle son on
yılda
oldukça başarılı
gelişmelere
imza attı.
Bütün bu olumlu gelişmelerin
yanında
tabiki eksik olan hususlarda varlığını
sürdürmekte ve biran evvel giderilmeyi beklemektedir. Savunma
fuarının
esasen vurguladığı
bilgi çağında
bilgi temelli harplerin var olduğu
ve bunun başınıda
elektronik harbin çektiğidir.
Elektonik harp yalnızca
odak ülkelerin askeri,ulusal savunmasal envanterini tespit değil
aynı
zamanda hedef ülkelerin mevcut savunma ve takip sistemlerinide
çökertmek üzere kurgulanmıştır.
1906'da İngiltere'nin
Almanya gemi ve uçaklarına
uygulamasıyla
literatüre kazandırılan
elektronik harp, ikinci dünya savaşı,
körfez savaşı,
Bosna Kosova olayları
ve nihayet günümüzde Suriye olaylarında
kullanılan
ciddi bir stratejidir. Öyle ki Rusya'nın
bugün Suriye'de bulundurduğu
30'dan fazla uçağı
tam manasıyla
bir elektronik harbin ürünüdür. Bu kadar uçak hiçbir radarın
ve güvenlik sisteminin algılaması
olmadan Suriye'ye intikal ettirilebilmiştir.
Elektronik harp, siber harp, teknoloji ve bilim harbiylede ilintili
ve ilişkilidir.
Yani aslında
hepsinin topyekün olarak bütünü 21. yüzyıl
savaşlarının
önemli kısmını
oluşturmaktadır.
Türkiye siber harp konusunda da adımlar
atmış
ve 2013 yılında
Siber İstihbarat
Komutanlığını
var etmiştir.
Ancak daha önce 2010 yılında
Nato, siber istihbarat ve harbi önemli telakki edip gündemine
almıştır.
Yani Türkiye'nin önemli güvenlik adımı
uluslararası
güvenlik paktını
izlemekten ibaret olmuştur.
Türkiye'nin artık
yeni ve değişen
tehditlere göre hiçbir yere bağlı
kalmadan veya takipçisi olmadan kendi konsepti uyarınca
kendi birimlerini ve bunlara uygun gereçlerinide tesis etmesini
bilmesi gerekmektedir. Milli piyade tüfeği
ve milli helikopter gibi uygulamalar son derece olumludur ancak
geleceğin
savaşlarında
bu gereçlere çok az ihtiyaç olacaktır.
Çünkü yazılım,
süper askerler, hayalet dronelar, nanoteknoloji, biyolojik veya
kişiye
özel silahlar, zihin kontrol uygulamaları,
lazer silahlar, uydu sistemleri geleceğin
savunma sistemini şekillendirecektir.
Bunlar dışında
üç tarafı
denizlerle çevrili Türkiye'de bir uçak gemisinin bile bulunmayışı
kara sınırlarına
hapsolması
manasını
taşımaktadır.
Yalnızca
karacı
bir ordu, gelişemeyen
savunmanın
yanında
militarize bir ordu zihniyetini yaratır.
Oysa güçlü bir kara kuvvetlerinin yanında
desteklenecek, hava, deniz, uzay ve siber komutanlıklar
büyüme isteğinin
somut göstergeleri olacaktır.
Bir de şu
unutulmamalıdır.
Bugün dünya üzerinde hayatı
kolaylaştıran
ve insanların
hizmetine sunulan ne kadar teknolojik araç gereç varsa, bu
gereçlerin ilk doğum
yerleri ordulardır,
orduların
savunma sistemleri için hazırlanmış
ve daha sonra yalnızca
askeri misyonla sınırlı
olmanın
ötesine geçerek daha da geliştirilmiş
ve teknoloji havuzunun içerisinde yer almıştır.
Cep telefonları,
bilgisayarlar, hatta mikrodalga fırınlar
gibi cihazlar iyi birer örnektir. Bu sebeple, çağı
ve çağın
ilerisini takip edebilen, çok yönlü bir savunma sistemi, çok yönlü
ve milli bir teknoloji içinde lüzumludur.
Türkiye'nin
savunma fuarları
bugüne değin
sürdüğü
gibi bundan sonrada devam edecek ve milli yerli üretimli silah ve
teçhizatların
sayılarıda
artacaktır.
İyi
ve kararlı
bir süreç tutulmuş
olmakla beraber bu alanda pekçok eksiğin
bulunduğu
savunmanın ekonomi ve iyi yetiştirilmiş
beyinlerle yükselebileceği
ve bunun bir yönününde eğitime
dayandığı
unutulmamalıdır.
Zaten bu durum izah edilircesine Türkiye'de adlarında
'Milli' ibaresi bulunan iki bakanlıktan
birisi savunma iken, diğeride
eğitimdir.
Fuardan
bazı
kareler aşağıdaki
gibidir;
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder