Onur Dikmeci
İstihbarat ve Strateji Uzmanı
Dünya
üzerindeki her ülkenin belirli avantajları
bulunmakla birlikte karşılaştığı
ya da karşılaşacağı
riskler/tehditlerde bulunmaktadır.
Türkiye ciddi bir ülke olmasına
rağmen
değişik
riskleride taşımakta
ve üstesinden gelinemeyen risklerin katsayılarıda
artmaktadır.
Çözüm önerileri geliştirebilmek
için riskleri belirlemenin temel olacağı
bir yaklaşımda
Türkiye'nin maruz kalacağı
riskler şu
kategorilerde tasnif edilebilir
Jeopolitik
Riskler: Türkiye bulunduğu
konum itibariyle her ne kadar yüksek potansiyel ihtiva eden mevkiye
sahip olsada Kafkasya, Ortadoğu
ve Balkanlar gibi dünyanın
en sorunlu ve istikrarsız
bölgelerine kültürel ve coğrafi
olarakta yakındır.
Bu bölgelerde meydana gelen ve halâ sürecek olan iç çatışmalar
ve sınır
değişikliği
gibi etmenler Türkiye'ye de yansımaktadır.
Çünkü artık
ülkeler birbirleriyle son derece entegredir. Irak bir operasyona
maruz kaldıktan
itibaren Türkiye'nin Kuzey Irak hassasiyeti artmıştır.
Bağımsız
bir kürt devletinin dezavantajları
tartışılmakta
bunun irredentist bir mahiyete bürünme ihtimali ciddi bir kaygı
olarak kabul edilmektedir. Aynı
sorunlar diğer
ülkelerdeki istikrarsızlık
için de geçerli olacaktır.
Türkiye etrafında
meydana gelen ve gelebilecek sınır
değişikliliklerinden
bu olaylardan uzak dursa dahi etkilenecektir. Yani Türkiye'nin
jeopolitik konumu avantaj olmasının
yanında
ciddi riskleride taşımaktadır.
Askeri
Riskler: Türkiye kökenlerinin uzandığı
Asya'dan itibaren ordu öncelikli bir yapıda
olmuş
ve son üç asırında
da ordu bürokrasi ve ordu halk ilişkileri
inişli
çıkışlı
bir süreç izlemiştir.
Devleti Aliyye'nin yeniden restore edilmesinin birincil koşulu
olarak ordu modernizasyonu şart
görülmüş
ve askeri alanda pek çok ıslahat
yapılmıştır.
Sınıfsız
toplum yapısına
sahip Türk siyasi tarihinde askeri zümre devletin çekirdeği,
pozitivist akımların
etkisiyle aydınlanmanın
öncüsü ve yeni rejimin ilanıyla
rejim koruyucusu gibi misyonlar üstlenmenin yanında
burjuva sınıfının
oluşturulmasında
da rol oynamıştır.
Bu denli önemli görevleri üstlenmiş
bir zümrenin ayrıcalıklı
bir sınıf
olarak telakki edilmesi olası
olmasının
yanında
askeri müdahalelere doğal
zemin yaratması
bakımından
da önemlidir. Askeri darbeler ve muhtıralar
ordunun geneli itibariyle halk nezdinde itibarını
sarsmış
olabilir fakat emir komutanın
oldukça laçka edildiği
ve ordunun halk ile karşı
karşıya
kaldığı
15 Temmuz süreci gibi bir hadise Türk siyasi tarihinde
görülmemiştir.
Bu askeri kalkışma
başarısız
olarak nitelendirilsede bazı
bakımlardan
oldukça başarılıdır.
Disiplini Prusya ekolüne dayanan orduya disiplin çiğnetilmiş,
halk nezdinde oldukça puan kaybetmiş,
asker sivil ilişkilerinin
çokta doğru
olmayan bazı
yeni uygulamalarıyla
kurumsal yapısıyla
alakalı
belirsizlikler oluşmuştur.
Bunun yanında
ordu çağın
gerekliliklerine tam manasıyla
adapte olamamıştır.
Siber güvenlik timini var edememenin yanında,
uzay komutanlığını
hayata geçirememiştir.
Ordu da halâ biyolojik, kimyasal saldırı
olasılıklarına
yönelik tedbirleri geliştirememiştir.
Lojistik, ikmal, maliye gibi askerlikle alakası
bulunmayan birimlerle iştigal
edilmesi ordu konsantırasyonuna
zarar vermektedir.
Ekonomik
Riskler: Asya steplerinden itibaren Türklerin ekonomik konularla
arası
iyi olmamıştır.
Bunun coğrafi
faktörleri ağır
basmakla birlikte Devleti Aliyye'nin buhranlı
günlerinde de ciddi bir ekonomik politika geliştirilememiştir.
İlk
dış
borçlanma ve para basma yetkisinin yabancılara
verilmesiyle bağımsız
para politikasını
terk eden devlet Cumhuriyet döneminde ilk başlarda
toparlanmakla beraber sonrasında
yine borçlanan, yeterli istihdam yaratamayan bir ülke haline
gelmiştir.
İthal
ikameci politikalar yakın
dönemde bir kenara bırakılmış
bu bir bolluk getirmekle birlikte kısa
zamanda Türkiye'yi yabancı
marka pazarına
çevirmiştir.
Türkiye'de ki bütün askeri ve sivil darbelerin mutlaka ekonomik
boyutları
bulunmaktadır.
Son yıllarda
ekonomik olarak bir toparlanma yaşanmakla
birlikte kimi kesimlerden özelleştirmeler
ve piyasadaki sıcak
paraların
kaynak ve akıbetleriyle
ilgili eleştirilerde
yöneltilmektedir. Türkiye ekonomik potansiyeli bulunmakla birlikte
ciddi ekonomik risklerde yaşayan
ve yaşayacak
olan ülke sinyalini vermektedir.
Toplumsal
Riskler: Genç, dinamik yapısı
artan nüfusu ve milli manevi bağlarıyla
Türkiye güçlü bir yapı
sergiliyor gibi görünsede ciddi riskleride taşımaktadır.
Genç ve kalabalık
nüfus büyük güç olmak için tek başına
yeterli ve geçerli faktörlerse Afrika'nın veya Asya'nın
bazı
ülkelerinin dünya klasmanında
her bakımdan
zirvede yer almaları
gerekir. Oysa yeteli istihdam olanaklarının
sağlanamadığı,
ciddi bir vizyoner planlamanın
yapılmadığı
yerde genç nüfus atıllıktan
başka
bir işe
yaramayacaktır.
Üstelik yakın
gelecekte teknolojik ilerlemeler robotlar ve yapay zeka
uygulamalarına
daha fazla imkan vereceğinden
işsizlik
artacak ve insanlar farklı
illegal yöntemlere yöneleceklerdir. Türkiye toplumu öz
benliğinide
büyük oranda zedelemiştir.
Tam manasıyla
batı
veya doğu
kültürünü benimseyen kitleler öz yaşayışını
kaybetmiş
doğu
batı
arasında
adeta bir yarım
form olarak kalmıştır.
Ailenin önemi geçerli olsada boşanmaların
arttığı,
sadakatsizliklerin çoğaldığı,
madde bağımlılığının
arttığı
ve insanların
gittikçe eskiye özlem duyduğu
bir populasyon teşekkül
etmeye başlamıştır.
Bilgi
Teknolojisi Riskleri: Gelecek bilgi ve teknoloji üzerinde
şekillenecektir.
Bu süreçte mevcut ve yeni mühendislik dallarının
geliştirilmesi,
patentlerin artması
ve ar genin geliştirilmesi
öncelikli olacaktır.
Türkiye'de kısa
süre evveline kadar talep olmadığı
gerekçesiyle fen bilim dallarının
kapatılmasının
gündeme taşınması
bu hususta ne denli ciddiyetsiz olunduğunun
göstergesidir. Türkiye'nin bir Ulusal Teknoloji Kitabı'nın
olduğu
meçhuldür. Yazılım,
genetik, siber platformlar gibi hususlarda ciddi eksikler
bulunmaktadır.
Çok iyi yetişmiş
kişiler
büyük oranda beyin göçü ile batı
ülkelerinde yaşantılarını
sürdürmektedir. Köken ve kültür olarak Türk olmasına
rağmen
Nobel'i alan Sancar bile Abd'de yaşamakta,
çalışmalarını
orada sürdürmektedir.
Strateji
Kaynaklı
Riskler: Dünya'da bütün ciddi ülkelerin belirlenmiş
ulusal stratejileri bulunmaktadır.
Ulusal stratejiler kısa
dönemli değil,
ülkelerin onlarca yıllık
öteki hedeflerini muhteviyatlarında
bulunduran planlamalardır.
Bir ülkede iktidar değişebilir
hatta yüz ölçümü değişebilir
fakat belirlenmiş
ulusal stratejiler ana eksenlerinden aşırı
bir sapma göstermezler. 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması,
Rusya'nın
ulusal stratejisinin bir Avrasya İmparatorluğu
kurmakla beraber, Kırım,
panslavizim ve sıcak
denizlerin Rusya nezdinde ne denli önemli olduğunu
göstermektedir. Aradan iki buçuk asır
geçmiştir,
Rusya rejimselde dahil olmakla birlikte pek çok değişiklik
yaşamıştır
ancak bugüne bakıldığında
ulusal stratejisinin değişmediği
görülür. Aynı
şekilde
İran,
İngiltere,
Abd, Almanya, Yunanistan, Çin gibi önemli ülkelerinde ulusal
stratejileri mevcuttur. Türkiye'de ise her iktidar dönemine
müstakil dış
politika, güvenlik konsepti, eğitim
programları
belirlenmektedir. Bunlarında
ötesinde Türkiye'nin ileriki yıllarda
kendini nerede görmek istediği
hususunda belirsizlikler bulunmaktadır.
Yani Türkiye'nin mevcut bir ulusal stratejisi bulunmamakta bu durum
Türkiye gibi devlet geleneğine
haiz bir ülke açısından
büyük risk taşımaktadır.
Türkiye'ye
yönelik riskleri belli başlı
gruplar halinde kategorik olarak saptamak kadar önemli olanda
risklere yönelik tedbirlerin belirlenmesidir. Bu tedbirler çok
yönlü ve uzun vadeli olmak durumundadır.
Batı
ile ilişkileri
sekteye uğradığında
plansız
ve programsız
Asya perspektifi ortaya koyan, Asya ile ilişkileri
sorunlu olduğunda
duygusal ve ani tepkilerle batıya
yönelen Türkiye'nin bölgesel vizyonu yok demektir. Bu sebeple de
jeopolitik gerçekleri okuyamayacaktır.
Jeopolitik tanımını
çok iyi yapmış
Türkiye güvenlik konseptini bu doğrultuda
endekslemeye mecburdur. Askeri darbe ve kalkışmalara
karşı
haklı gerekçelerle kaygılı
ve tepkisel yönetsel mekanizmanın
tutumu anlaşılabilir
ancak silahlı
kuvvetlerin kurumsal yapısıyla
alakalı
oldu bittiye getirilen düzenlemeler bize göre 'Danışman
Cuntasının'
hezeyanlarıdır.
Sivilleşme
önemli olmakla birlikte bu durum tepeden uygulanabilecek bir yöntem
değildir.
Asker sivil ilişkilerinin
demokratik düzlemde sağlıklı
işlemesi
için toplumun bireysel ve kurumsal olarak bütünüyle demokratik
bir yelpazede bulunması
gerekir. Şekil
ihtiva eden uygulamalardan vaz geçilmeli, ordunun profesyonelleşmesi
desteklenmelidir. Emekli Oramiral Nusret Güner'in ifadesiyle '' Hava
özellikle Deniz kuvvetleri olmadan tek başına
Kara Kuvvetleri ile yalnızca
sınırlarınız
içerisinde piknik yaparsınız.''
denizci bir devlet olamayan ve deniz bilinci kazandırılamayan
Türkiye'de süratle bu eksiklik giderilmeli hava ekolüde
desteklenmelidir. Ekonominin bir istihbarat bilimi haline geldiği
unutulmamalıdır.
Bu suretle Türkiye'nin resmi ve gayrı
resmi maden stoğu
belirlenmeli, finans ve banka sektöründeki yabancı
sermaye oranları,
sıcak
para miktarı
saptanmalı,
istihdam kapasiteleri ve rekabet ölçekleri ortaya koyulmalıdır.
Bu doğrultuda
milli uzun vadeli bir ekonomi strateji programı
belirlenmelidir. Ekonomi istihbarat koordinasyonu sağlanmalı,
yurt dışı
ekonomik operasyonlar başlatılmalıdır.
Türkiye köklü bir toplum yapısı
bulunmakla birlikte yeni buhranların
aşılabilmesi
için Aile Bakanlığı
ve yerel yönetimler yeni stratejiler geliştirmelidir.
Film ve sinema sektörü motive edici yapımlar
üzerinde yoğunlaşmalıdır.
Sosyal
bilimler önemini korumakla birlikte, gelecekte sosyal medya
uzmanlığı,
robot bilim, genetik, kodlama gibi branşlar
dünyaya yön tayin etmede başarılı
olacaklardır.
Bu sebeple Fen ve Mühendislik Fakülteleri yeni baştan
tedrise edilmelidir. Eğitime
daha fazla pay ayırabilmek
için seferberlik başlatılmalı,
ihmal edilen ilköğretimler
dahil olmak üzere yeni ve verimli model oluşturulmalıdır.
Üretim alanlarında
yazılım
ve hiper teknolojik cihazlar hususunda oldukça gayret sarf etmek
gerekecektir. Bir çamaşır
makinasındaki
malzeme, küçük bir tablet ya da cep telefonundaki malzemeden
kıymet
olarak çok daha fazladır.
Ancak malzeme maliyeti oldukça düşük
olan tablet ya da cep telefonu ekseriyetle o çamaşır
makinesinden daha yüksek bir ücretle satılacaktır.
Yani kâr marjı
oldukça yüksek olacaktır.
İşte
bu tip teknolojik alanlarda markalaşmanın
ve uluslararası
rekabete açılmanın
zamanı
gelmiştir.
Türkiye'de ciddi akademisyenler, siyasetçiler, askerler Türkiye'nin
mevcut gerekliliklerine göre bir ulusal strateji hazırlamalı,
millet bu doğrultuda
motive edilebilmek için görsel ve yazılı
basın
etkin kullanılmalıdır.
Örneğin
Türkiye'nin ulusal stratejisi, Misakı
Milli'ye dayalı
topraklarını
genişletmek,
Körfezde yatırım
yapmak, milli gelirini belirlenmiş
rakama çıkarmaktan
ziyade söz gelimi 50 ülkede askeri üs var etmek, Türk Silikon
Vadisini hayata geçirmek suretiyle dünya ticaretinde önemli yere
sahip olmak ve bir Türk İmparatorluğunu
kurmak olabilir. Dikkat edilirse burada bir rakam, yüz ölçümü ve
ilhak gibi unsurlar sıralanmamıştır.
Çünkü stratejide önerilenlerin hayata geçirilmesi zaten yüksek
milli gelirli ve dünya siyasetini kontrol eden bir Türkiye
yaratacaktır.
Bir
başka
strateji modeli ise Türkiye'nin belirli şehirlerini
belirli dalların
merkezleri haline getirebilmek üzerine kurulu olabilir.
Abd'yi
ele aldığımızda
Las Vegas eğlencenin,
Los Angeles Hollywood üzerinden kültür yani insanlığı
dönüştürücü
fenomenin, Wall Street ekonominin, Washington ise siyasetin
merkezleridir. Türkiye'de de benzer bir model hayata geçirilebilir.
Örneğin
yeni finans merkezi ve tarihi birikimiyle İstanbul
ekonomi ve inançların,
Ankara siyasetin, Antalya film sektörünün yani kültürün,
turistik bir kent ise eğlencenin
merkezi olabilir ve dünyayı
hiç değilse
bölgeyi bu doğrultuda
şekillendiren
cazibe merkezlerinden öte insanlığa
yönelik temel fenomen kentler haline getirtilebilinir.
Görüldüğü
gibi Türkiye ciddi riskler taşımakla
beraber riskleri avantajlara dönüştürebilecek
imkanlarada sahiptir. Yalnız
bir gerçek varsa o da kainatta hiçbir şeyin
durağan
olmadığıdır.
Yani dünyada bölgede hızla
değişmektedir.
Hulasa geç kalınmadan
biran evvel gerekli hazırlıklar
başlatılmalı,
oyun kurucu ülkeler kategorisine yükselinmelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder