2010’da yerini Dilma Rousseff’e bırakan Lula dönüşümün devam
edeceğini biliyordu. Çünkü Rousseff, kendisinin keşfettiği ve enerji bakanı
yaptığı bir siyasiydi. Bir müddet sonra Rousseff, Lula’yı Bakanların amiri
konumundaki Genelkurmay başkanlığına getirerek adeta dokunulmazlık kazandırdı
çünkü Lula 2018 Brezilya başkanlık seçimlerine hazırlanıyor ve oldukça büyük
halk desteği olduğundan kazanmasının önünde engel bulunmaması için stratejik
bir konumda bulunması gerekiyordu. Fakat Rousseff görevi sürecinde Brezilya petrol şirketi
Petrobas’ta yolsuzluk yaptığı iddiasıyla kongrenin üst kanadı senato tarafından
başkanlıktan alındı ve yerine yardımcısı Abd destekli Michel Temer getirildi. Bu
süreçte adeta Brezilya Baharı adlı yapay bir nümayiş oluşturularak sokak
gösterileriyle Rousseff’in tasfiyesi hızlandırılmıştı. Bugünlerde ise içsel
gerekçelerle zaten siyasi kriz yaşayan ülke daha da güvensiz hale geldi. Askeri
Polis yani bir anlamda Brezilya Jandarmasının sağlık sistemiyle/askeri hastanelerle alakalı
protesto gösterileri sebebiyle etki alanındaki bölgeleri kapatıyor ve
hükümet ise karşı cevap olarak ordu birliklerini görevlendirmeyi seçiyordu.
Brezilya'da asker devriyede
|
İstikrarlı Brezilya
birdenbire manüplatif operasyonlarla sorunlu ve belirsiz ülke haline
getirilmişti. Aslında latin coğrafyası Asya ve Ortadoğu misali gelecek vaad eden
bir bölge değildir. Ortadoğu her zaman önemini koruyacaktır çünkü her dinden
insana ve topluma teolojik kaynaklık eder. Asya yükselen güçlerin takibi
bakımından önemlidir. Fakat önümüzdeki yüzyıllarda popülasyonlar latin amerikaya göçmeyecektir. Din savaşları ve kurgulanan üçüncü dünya savaşı bu coğrafyada yaşanmayacaktır. Küresel sermaye bu bölgeye karargah kurmayacaktır. Pekiyi Brezilya nezdinde yeniden bu coğrafyaya müdahilin
gerekçeleri neler olabilir?
. Öncelikle bölge Abd ile komşudur. Yani Abd’nin sınır
güvenliği bakımından kontrol edilmelidir.
. Bölge uyuşturucu kaçakçılığının istihbarat örgütlerince
kullanıldığı ve özellikle Cia’nın gayrı meşru gelirlerini oluşturduğu
gerekçesiyle Abd dışı bir denetime izin vermemektedir.
. Brezilya’nın barışçıl amaçlıda olsa nükleer çalışmaları ve
nükleer çalışmalarda bulunan İran’a karşı cephe almaması ileride bu ülke ve bu
ülkenin önderliğinde bölgenin nükleer cepheye dönüşmesine sebebiyet verebilir.
. Brezilya’nın yükselen güçler ile teması ve işbirliği başka
ülkeler içinde motive edici bir unsur olabilir.
. Brezilya'nın Afrika kıtasındaki etkinliği ise bu kıtada oldukça
etkin olmaya çalışan Abd’yi rahatsız etmektedir.
. Bölgede din savaşı yaşanmamaktadır ve küreselcilerin kurguladığı Armageddon'un merkezinden oldukça uzaktır. Fakat bu mezhep çekişmesi olmadığı anlamına gelmez. Latin Amerika'da halen güçlü bir evanjelis temel inşa edilememiştir. Brezilya ve nezdinde latin hinterland protestan misyonerlerce çalışma sahası dahilindedir.
. Bölgede din savaşı yaşanmamaktadır ve küreselcilerin kurguladığı Armageddon'un merkezinden oldukça uzaktır. Fakat bu mezhep çekişmesi olmadığı anlamına gelmez. Latin Amerika'da halen güçlü bir evanjelis temel inşa edilememiştir. Brezilya ve nezdinde latin hinterland protestan misyonerlerce çalışma sahası dahilindedir.
Bir diğer örnek izlanda’da ise yine halk hareketleriyle
Başbakan istifaya götürülmüştür. Arktik bölgesindeki buzulların erimesiyle
Panama ve Süveyş kanalına alternatif ticaret yollarının çıkabileceği İzlanda’nın
gelecekte ticaret merkezine dönüşeceği beklentisi stratejistlerce yorumlanmaktadır. Rus petrol
ve gazıda Norveç üzerinden İzlanda kıta sahanlığından geçerek Kuzey Amerika’ya
ulaşacaktır. Yani Soğuk Savaş evresinde yıldızı parlayan ve sonrasında unutulan
İzlanda’nın yakın gelecekte yine gündeme geleceği düşünülmektedir. Bir süre
önce Panama menşeili hukuk firması Mossac Fonseca’nın sızdırdığı belgelerde;
Çin, İran, Azerbaycan, Pakistan, Kuzey Kore gibi ülkelerin adı sıkça geçiyordu.
Bunun İzlanda’ya dayanan ayağında ise Başbakan Sigmundur Gunnlaugsson bir
şirketle alakalı ilişkisinin servis edilmesi sebebiyle istifa etmişti. Burada
bir ayrıntı çok ilginçtir. Şirketle ilgili ithamlardan biri yaptırımları
delmektir.
İzlanda'da halk sokağa döküldü
|
Fraklı ülkelerdeki olaylarda yaşanan gelişmeler
göstermiştirki Türkiye’de oldukça benzer hadisler yaşamıştır. Özellikle
2004’den itibaren Serbest Ticaret Anlaşmalarıyla Ortadoğu’ya açılan Türkiye bir
dönem İsrail ile Lübnan arabuluculuğuna soyunmuş ve Brezilya misali İran’a yaptırım
içeren tasarı hakkında olumsuz oy kullanmıştı. Özellikle Tika aracılığyla
afrika ve sahra altı açılımı başlatan Türkiye irili ufaklı pekçok ülkeyle yeni
anlaşmalar imzaladı ve hayata geçirdiği Maarif Vakfıyl a bu ülkelerde eğitim
kurumları var edebilmek için kolları sıvadı. Körfez ülkeleri ile arası oldukça
iyi olan Türkiye’nin Birleşmiş Milletler ile alakalı söylemi Brezilya ile
benzerlik gösterir. Türkiye’de BM yapısını eleştirmekle beraber ‘’Dünya Beşten
Büyüktür’’ sloganıyla güvenlik konseyi yapısının değiştirilmesini ve kendisinin
bu yapıda yer almasını işaret etmektedir.
Bu gibi faktörler işte bir süredir toplu sivil itaatsizlik
gösterilerinin lobilerce hayata geçirilmesini hızlandırmış ve İzlanda benzeri
sızıntılar sebebiyle özellikle 2013Den beri polis asker ya da yargı destekli
darbe girişimleri birbiri ardınca sıralanmıştır. Brezilya’da eskinin enerji
bakanı yeninin devlet başkanını istifa ettirten tertip enerji politikaları
sebebiyle Türkiye’de de 17/25 Aralık 2013 tarihinde sahnelenmiş ancak başarıya
ulaşamamıştı. İzlanda örneğinde olduğu gibi ise Türkiye’de de HalkBank İran’a
karşı uygulanan yaptırımların delinmesine sebebiyet verdiği gerekçesiyle afişe
edilmiş ve usulsüzlük yapıldığı gündeme getirilerek dönemin hükümeti
sıkıştırılmıştı. İzlanda da ki atmosferi hazırlamak için Soros destekli paravan
bir şirket devreye sokulmuştu. Türkiye’de ise operasyonun merkezi sahte sosyal
medya hesapları ve paravan internet siteleriydi. Brezilya’da bugün Jandarma
nasıl sokağa indiyse Türkiye’de de 15 Temmuz askeri kalkışmasında Jandarma
Karargahı darbe karargahı olarak görev yapmış ve 16 Temmuz akşamına kadar çatışmalar
devam etmişti. İzlanda da görülen sivil itaatsizlik eylemlerinin benzeri 2013
Gezi vakasında da aynıydı. Gezi elbette çevresel hassasiyetle ortaya çıkmıştı
fakat bir müddet sonra Bayburt ve Bingöl dışında 79 Vilayeti kapsayan ve doğa
ile alakası olmayan sloganlarla hükümeti istifaya davet eden bir güç unsuruna
dönüştürülmüştü.
Neticede Türkiye bir askeri darbe atlattı fakat umulan bir
siyasi değişim yaşanmadı. Brezilya ve İzlanda’da ise küresel planlar gereğince
başarıya ulaşıldı. Türkiye açısından henüz herşey bitmiş değildir. Brezilya ve
İzlanda’da ki olayların parçalarını; sivil itaatsizlikler, halk ayaklanmaları,
dosya servisleri, paravan odaklar, militer kıpırdanmalar oluşturmaktadır.
Bunların hepsini Türkiye yaşamıştır. O halde bundan sonrası için tasarlanan
bambaşka bir metot olabileceği gibi yaşadığı girişimlerin topyekün toplamıda
olabilir. İşte bu yüzden Türk güvenlik bürokrasisinin eşgüdüm, yeniden ve
yerinde yapılanmaya her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Küreselcilerin bildikleri
bütün planları uygulamak isteyecekleri açıktır. Yani Türkiye atlattığı
tehlikelerle bir daha karşılaşacak gibi tedbir almalı fakat yeni girişimlerin
ne olabileceği yönünde detaylı bir milli güvenlik konseptinide belirlemelidir.