Devletlerin
belirledikleri stratejilerde yalnızca
askeri güce odaklanma, ordu ve silaha dayanma prensibi dönüşüm
geçirdi ve yumuşak
güç mekanizması
adlı
farklı
bir kulvarı
doğurdu.
Günümüzde ise güç askeri ve yumuşak
gücün dengelendiği
Akıllı
Güç biçiminde formatlandı.
Ülkelerin sahip oldukları
eğitim
kurumları,
turizm uygulamaları,
medya endüstrisi, yayıncılık,
misyonerlik ve postmodern misyonerlik, şirketler,
ulusal ve uluslararası
sivil toplum kuruluşları,
enstitüler, düşünce
kuruluşları,
kamuoyunca bilinen bireyler gibi ögeler Zeki Güc'ün Yumuşak
Güç alt kolundaki kategoriye dahil edilebilecek en bilindik ve
geçerli faktörlerdir. Medya endüstrisinde önemli bir alana sahip
olan film sektörü yalnızca
zaman geçirme aracı
değil
algısal
yönlendirme ve telkin işlevlerinide
yüklenmiştir.
Bunu ise en iyi başaranların
başında
Abd sinema endüstrisi daha bilindik adıyla
Hollywood gelmektedir. 800 ile 1000 arası
senelik filmin hazırlandığı
muazzam büyüklükteki Abd sinemasında
popüler ve uluslararası
gösterimdeki filmlerde üç ana unsur mutlak surette işlenmektedir.
Bunlardan birincisi büyük ve sarsılamaz
bir devlet algısı
ikincisi dini seramonilere atıf
ve üçüncüsü ise Abd Savunma Bakanlığı
Pentagondur.
Yeni
Dünya Düzeni'nin bilindik veya dolaylı
mesajlarını
içeren özellikle bilimkurgu ve fantastik filmlerde Pentagon
yalnızca
ülkesine hizmet eden bir kurtarıcı
olmasının
ötesinde dünya ve dünya insanlığı
için çalışan
militer bir hayır
kurumu işleviyle
takdim edilmektedir. Filmleri izleyen seyircilerin yönlendirilmesi,
Amerikan gücüne hayran bırakılma
isteğinin
yanında
bir husus unutulmamalıdır.
Abd merkezli batı
film endüstrisinin yeni dönem bilimkurgu fantastik filmleri, hakim
batı,
üstün batı
kavramını
pek güzel ve eğlenceli
biçimde işlemeyi
ilke edinmiştir.
Arzu ettikleri hayranlık
hedef ülkelerdeki insanları
aynı
zamanda bu ülkelere ve özellikle Abd'ye karşı
çaresiz boyun eğmesi
gereken bir psikolojiye sevk etmektedir.
Binlerce
filmden birbirlerine oldukça benzeyen konuyu işleyen,
futirist bir bakıç
açısıyla
hazırlanmış
ve nispeten yakın
tarihli üç Amerikan filmini futurist siyaset stratejileri
bakımından
incelemeyi uygun gördük. Bu filmlerden birincisi yüksek bütçeli
Batmen Ve Superman adlı
yapıttır.
Filmde kısa
sürelide olsa mesih kavramı
işlenmekte
ve bir sahnesinde her dinde kurtarıcı
mesih olduğu
deklare edilmektedir. Superman adlı
karakterin kimlik sorunsalı
yaşadığı
bütünde, kimileri tarafından
ilah ilan edilen bu karakter bir mucit tarafından
yok edilmek istenir. Ve filmin sonlarına
doğru
Pentagoncu mucidimiz ''Eğer
Tanrı'yı
insan yok edemiyorsa Şeytan
yok eder'' repliğiyle
insan yapımı
dev bir şeytanı
adeta ''yaratır''
ve kahramanı
hedef gösterir. Konumuz açısından
önemli olan hususda burada gizlidir. Savunma sektöründeki insanlar
bilimsel çalışmalarla
yeni canlılar
var etmekte ve kendi literatürlerince yaratmakta böylelikle insanın
en azından
mucitçi insanın
Tanrı'dan
daha üst mertebede bulunacağını
arzu ettiklerini ifşa
etmektedir. Bu durum gerçek hayattaki bazı
küreselci futuristlerin beklentileriyle oldukça uyumludur. Ray
Kurzwill, Türkçe'ye de çevrilen İnsanlık
2.0 kitabında,
Tanrı'nın
yarattığı
İnsanı
1.0 kendilerinin formatlamayı
umduklarını
ise 2.0 olarak işaret
ederek küresel planların
neyi hangi sınırsızlıkda
amaçladığını
uzunca anlatmıştır.
Konu
edineceğimiz
ikinci film ise Yenilmezler'dir. Abd'li bir grup kahraman insan
yapımı
yapay zeka Ultron ile mücadele edeceklerdir. Ultron bir yapay zeka
olarak tasarlanır
ve ilk faaliyet olarak zorunluluk olmamasına
rağmen
başka
bir zekayı
öldürür. Daha sonra kendisine beden arayacak, beden tasarlayacak,
her defasında
bedenini geliştirecek
ve bir robot ordusu kurarak insanlığı
tehdit decektir. Sürekli internete bağlı
olarak bilgilerini geliştiren
Ultron, süper kahramanlarla savaşırken
bir yerde interneti kesilir ve ''İnternetimi
kapattınız
dünyamı
kararttınız''
itirafını
gerçekleştirir.
Bu durum bugünün insanını
tanımlayan
bir özelliktir. Askeri bir çalışmanın
ürünü olarak karşımıza
çıkan
Ultron sonunda zorda olsa yine Abd'li kahramanlar tarafından
mağlup
edilecektir.,
Belirtmek
istediğimiz
üçüncü film ise Pasifik Savaşları
adlı
yapıttır.
Pasifik Okyanusuna açılan
bir geçitten gelen birbirlerinden farklı
yaratıklara
karşı
insan yapımı
dev ve çok güçlü makine robotlar hayata geçirilmiştir.
Pentagon uzmanları
savaşı
her dakika izlemekte ve bu yönde yönlendirmelerde bulunmaktadır.
Filmde garip varlıkların
saldırısına
uğrayacak
Hong Kong, Pentagon yapımı
bu büyük robotlarca istila edilmeden kurtarılır.
Bu yönüylede film farklı
bir mesaj vermektedir. Çin, Hong Kong'u idari bölgesi ilan
etmiştir.
Filmde ise Hong Kong'u Çin değil
Ancak Abd kurtarabilmiştir.
Bu
üç filmin ortak özellikleri bulunmaktadır.
Birincisi, üçünde de iyi ile kötü arasındaki
bir savaştan,
kıyımdan
zayiattan neticesinde ise mesihi bir zaferden bahsedilmektedir.
İkincisi,
Pentagon, Abd ordusu başrolde
yine dünyayı
kurtaran zümreyi oluşturmaktadır.
Üçüncüsü, insan yapımı
zeka ve bedenler insanı
farklı
bir noktaya taşımaktadır.
Dördüncüsü ise konu edilen bu iç filmde de uzay teması
bir şekilde
işlenmiştir.
Bilimin
bugün geldiği
noktada yapay zeka ve robot çalışamalarının
bir hayli ilerlediği
ortadadır.
Buna göre daha şimdiden
bu teknolojilerin insan yerine geçmesiyle birlikte işsiz
kalacak insan sayısı
ve yeni istihdam modelleri aranmaktadır.
Ayrıca
uzay çalışmalarıda
hız
kazanmıştır.
Yeni Dünya Düzenine uygun yeni bir din inşası
için uzay kaynaklı
projeler devreye sokulmakta üç boyutlu sanal Mesih, yeni bir
gezegen, İnsanlığa
ait olduğu
iddia edilen yeni kayıtların
açıklanması
gibi projelerle insanlığa
ait sosyal ve dini bütün birikimlerin adeta yeniden tasarlanması
amaçlanmaktadır.
Bu sebeple Yeni İpek
Yolu adlı
21 trilyon dolarlık
proje için çalışmalar
başlatılmıştır.
Üretimin Çin'den başlatılarak
mamüllerin demiryolu ve limanlarla dünyaya servis edilmeleri
tasarlanmıştır.
Limanların
önemi yüksek olduğundan
Yunanistan küresel sermaye tarafından
borçlandırılarak
Pire Limanına
el koyulmuştur.
Küresel kredi derecelendirme kuruluşları,
İzmir'in
kredi notunuda AAA seviyesine çıkartarak
bu yönde de maksat taşıdıklarını
ifşa
etmiş
bulunmaktadırlar.
Yeni Dünya'nın
küresel projesi bu yönde yalnızca
ekonomik temelli değil
kültürel ve sosyal boyutlarıda
olacak dünya devleti girişimlerinin
bir örneğidir.
Çalışamaya
konu olarak işlenen
filmlerde Yeni Dünya Düzeni'ne Abd perspektifinden vurgu yapan
diplomasi vasıtalarıdır.
Onlar Çin'i ve İpek
Yolunu kabul etmemekle birlikte, Pentagon merkezli yönlendirilecek
bir dünya tasavvurunu öne çıkarmaktadırlar.
Hangi seçenek kabul edilirse edilsin, yakın
bir gelecekte insanlığın
çok değişik
bir savaş
vereceği,
hayatını
teknolojik gelişmelerle
beraber kolaylaştırmanın
yanında
evrensel fıtratına
müdahale edileceği
gerçeğinin
ne gibi neticeleri getirebileceği
siyasi sosyal bilim çevreleri nezdinde daha yüksek tonlarda
tartışılmaya
başlanmıştır.
Oldukça
stratejik kapsamlı
bu gelişmeler
yaşanırken
Türkiye'nin yeni düzeni algılama
ve hazırlanma
projelerinin olmaması
gibi bir durum büyük devlet potansiyeliyle bağdaştırılamaz.
Bu sebeple milli güvenlik konsepti Kırmızı
Kitap'ın
bu gelişmeleride
içerdiğini
ummak zorundayız.
Türkiye'de yeni düzenin kodlarını
açıklayan
filmleri topyekün reddetme vaya basit bir hayranlıkla
takip etme gibi kifayetsiz bir tutum içinde olunulmamalıdır.
Türkiye'nin yumuşak
güç vasıtalarından
sinema sektörü oldukça zayıftır.
Bir yılda
çekilen film sayısı
oldukça sınırlı
olduğu
gibi, tam manasıyla
tarihinin zaferlerini yansıtan
bir film bile tasarlayamamıştır.
Bilimkurgu filmleri kategorisinde çalışmaları
neredeyse bulunmamakla birlikte askeri konulu filmler yalnızca
kısmi
bir terör grubuna karşı
verilen mücadeleleri konu edinirken, bölgesini hatta dünyayı
kurtarabilen silahlı
kuvvetler teması
bugüne kadar hiç işlenememiştir.
Sinema sektörünün ülke reklamı,
olağan
üstü maddi getiri gibi kazançlarının
yanında
düzen şifrelerini
empoze, belirlenen hedefler doğrultusunda
hedef kitleleri hazırlama,
sosyal mühendislik ve kültürel telkin gibi kazançlarıda
bulunmaktadır.
Yeni
teknolojileri karşılayan
bir Türkiye yerine evrensel birikime katkıda
bulunan ve bu durumu sinema sektörüne işleyerek
kamu diplomasisi faaliyetleri yürütecek Türkiye, Stratejik Güçlü
Türkiye'nin önkoşullarındandır.
Yalnızca
sinema sektörünün propaganda malzemesi olarak kullanılması
birşey
ifade etmez. Bu durum kitlelerde bir hayranlık
vesilesi olamaz. Türk dizilerinden bazıları
latin ve arap coğrafyasına
pazarlanmıştı
ve iyi izlenme oranlarıda
elde edebilmişti.
Ancak bu kitlelerin hiçbirisinde örnek alınan
Türkiye ve Türk Ordusu imajı
pekişemedi.
İzleyicilerin
hayranlığı
yalnızca
aktör veya aktris seviyesinde kaldı.
Kaliteli
filmlerin büyük devlet imajı
verebilmesi yalnızca
filmlerin içerikleriyle sınırlıda
değildir.
Bunun için o ülkenin ekonomik, askeri, bilimsel ilerlemesininde
geçerli seviyede bulunması
gerekir. Yeni Dünya Düzeni'nin Türkiye tarafından
ne şekilde
karşılanacağı
ve bunun yansıtılma
biçimi önemlidir. Yalnızca
coğrafyada
değil
bütün dünyada bir değişim
yaşanacak,
robot teknolojileri, yapay zeka hatta uzay sırları
İpek
Yolu ve Ulusallaşma
sürecindeki Abd arasında
rekabete yol açacak ve daha ziyade Abd kurgulu sinema filmleri
kamuoyu ile paylaşılacaktır.
Türkiye'nin Silikon Vadisi benzeri bir yapılanmayı
hayata geçirmesi tarihinin getirdiği
birikimle bunu bir diplomasi aracı
olarak işlemesi
gerekmektedir. Ancak bunlar bir anlamda da zihniyet meselesidir.
Türkiye'de dünyayı
kurtaran ordu senaryosu filmlere işlense
bile bunu ordunun askeri kesimine mi yoksa sivil kesime mi mâl
edileceği
neticenin yerli kamuoyunda tartışmalara
sebebiyet vereceği
br gerçektir. Pentagon konulu filmlerde filmin hakimi yani adeta
patronu bir general mi yoksa kravatlı
bir yetkili mi çoğu
zaman belirsizdir, hiyerarşi
kavramına
vurgu yapılmadığından
savunma sistemi bütüncül olarak ele alınmakta
ve neticede Amerikan Bayrağı,
Senatosu ve Başkent'e
vurgu yapan ortak değerli
bir bitişle
noktalanmaktadır.
15 Temmuz'dan sonra asker sivil ilişkilerinin
oldukça yara aldığı
bir atmosferde bu ilişkilerin
sorunsuz biçimde filmlere yansıtılması
bile ayrı
bir beceri dalı
olacaktır.
Bu
çalışmanın
konusu yalnızca
sosyal mühendislik amacına
hizmet eden üç filmi incelemek değil
aynı
zamanda Yeni Dünya Düzeni'ni vurgulamak ve bunun büyük
devletlerce ne şekilde
kullanılabildiğini
izah etmekti. Türkiye'nin bu projelere hazırlıklı
olabilmesi yalnızca
kurumsal gelişmelerinin
değil
toplumsal birikimlerininde olumlu minvalde seyredebilmesine bağlı
olduğu
unutulmamalıdır.