20 Temmuz
günü öğle saatlerinde Urfa’nın Suruç ilçesinde gerçekleştirilen Sosyalist
Gençlik dernekleri Federasyonu mensuplarına yönelik bombalı saldırıda pek çok
kişi yaşamını yitirdiği gibi yaşamını yitirenlerden fazlası da yaralandı.
Saldırıyı kimin, hangi örgüt adına ne maksatla gerçekleştirdiği tartışılırken;
meselenin siyasi anatomisini oluşturmak bizler açısından yorucu olmayacaktır.
Öncelikle şunu belirtelim ki Sosyalist Gençlik Dernekleri adlı yapılanma,
Suriye’de Ayn El arap bölgesinin yeniden yapılanması yolunda uğraş verip
maksatı Ayn el Arap’a ulaşmak olan Pyd sempatizanı gençlerden oluşmaktadır.
Suriye muhalefetini oluşturan gruplardan biri olan Pyd konusunda Türk
bürokrasisinde yakın siyasi geçmişte derin bir çatlak yaşanmaktaydı. Pyd lideri
Salih Müslim’in Türkiye’de ağırlandığı ve siyasi temaslarda bulunulduğu Ekim
2014’te[1]
Genelkurmay Başkanlığı Pyd’ye ithafen resmi internet sitesinde terör örgütü
tanımlamasını kullanıyordu.[2]
Askeri ve sivil bürokrasi arasındaki çekişmenin, ulusal güvenlik tanımlamaları
hususunda da baş göstermesi meselenin akıbeti mevzuunda kısa süreli
belirsizliğe de sebebiyet verse, Haziran 2015’te Cumhurbaşkanı Erdoğan Pyd’yi,
Işid/Deaş’tan tehlikeli ilan etmesiyle[3]
sivil ve askeri erkanın Pyd hususundaki görüş ittifakı kesinleşmiş olmuştu.
Özellikle Suriye’nin kuzeyinde belirmiş muazzam istikrarsızlığın, Haziran
ayının ortalarında Işid/Deaş mevzilerinin bombalanıp boşalan mevkilere Pyd
militanlarının yerleşmesiyle Talabyad’ın kontrolünün Pyd’ye geçmesinin
sağlanarak Türkiye açısından zirveye ulaşmasına sebebiyet verdi.[4]
Türk güvenlik paradigmalarına göre bu adımlar Suriye’nin kuzeyinde otonom bir
siyasi yapının baş göstermesi orta vadede ise bağımsız bir devlet huviyeti
teşkil edeceğinden kırmızı çizgili bir tehdit demekti. Haziran’ın sonunda
gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısında da askeri ve sivil
bürokrasi ittifakla bu konudaki endişelerini dile getirerek[5]
kararlı olduklarının mesajını vermişlerdi. Öyle ki, Pyd, Fırat’ın batısındaki
Cerablus’a ve İdlib’in kuzeyine göç dalgasına yol açacak harekatı kırmızı çizgi
ihlali olarak nitelendirilecek bu durumda asker emir almadan harekete
geçecekti.[6]
Mgk’da alınan kararların kağıt üzerinde kalmadığının göstergesi olarak, Suriye
sınırına çok sayıda asker ve askeri teçhizat Temmuz ayının başlarından itibaren
sevkedilmeye başlanmıştı.[7]
Bu uygulama bir güç ve gövde gösterisi olduğu kadar Türkiye’nin başarılı bir
yumuşak güç savaşı verdiğinin göstergesiydi. Kurşun atılmıyor, sınır ihlal
edilmiyor fakat, Suriye sınırına sevk edilen ağır silahlı askerlerin birtakım
gruplar için caydırıcılık vesilesi olması isteniyordu. Pyd, Türkiye’nin bu
girişimlerine karşı dış kamuoyu oluşturmak suretiyle başta Birleşik Devletleri
ve Fransa’yı ikna etmek amacıyla demeçler verdi.[8]
Gerilen Türkiye Pyd ilişkileri çerçevesinde Türkiye bir yandan dış kamuoyu
desteğiyle kısmi bir operasyon amacını taşıyorken Pyd ise yapılması muhtemel
operasyonun provokesi için dış kamuoyunu iknaya matuf açıklamalarda bulunma
eğilimindeydi. Türkiye dış politik kulvarda bu mühim gelişmelerin aktörüyken,
iç siyaset ise 7 Haziran seçimlerinin neticesi akabinde yine gayet hareketli ve
hararetli günler geçirmekteydi. Hdp’nin seçim barajını aşma ihtimali seçimler
evveli pek çok anket şirketince belirtilmiş bir husus olmasına rağmen, 80 kadar
Milletvekilini meclise sokabilmeleri ise neredeyse her siyasi cephede büyük
şaşkınlık yaratmıştı. Seçimlerden yalnızca bir gün sonra Başbakan Yardımcısı
Yalçın Akdoğan Hdp’ye ithafen ‘’ Anca açılımın filmini yaparlar’’[9]
sözüyle sarfettiği söz Hdp cephesinde tepkiyle karşılandı. Yine Adalet ve
Kalkınma Partisinin Hdp ile bir koalisyon içerisinde bulunmayacaklarını
belirtmesi, Rtük üye seçimlerinde Hdp’li adayı desteklememeleri(Mhp’li aday
desteklenmiştir)[10] ve
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Dolmabahçe mutabakatını keskin sözlerle
eleştirmesi bir tek şeyi vurgulamış oluyordu; Adalet Ve Kalkınma Partisi ve
Cumhurbaşkanı oldukça kuvvetli Milliyetçi bir politika izlemiş bulunuyorlardı.
İçte ve dışta özetçe değinilen önemli politik gelişmeler ışığında Suruç
saldırısının tahlilini şu yönleriyle izah edebiliriz;
1)
Saldırıdan kısa bir süre evvel Nusra sempatizanı Miraç Karaaslan adlı şahıs ne
tesadüf ki Suruç’ta toplanan kalabalığı sosyal medya profilinden duyurmak
suretiyle bir kısım odaklara mesaj vermişti.[11]
2) Aylar
evvelinde Musul’da rehin alınan 46 konsolosluk çalışanının kurtarılmasında, ve
Suriye ile Irak’a birtakım sevkiyatların yapılmasında etkin rol oynayan bu
vesileyle selefi gruplar içerisinde ağırlığı bulunan Mit saldırının istihbaratını
neden alamadı veya aldıysa gerekli mercilerle paylaşma gereği duymadı?
3) Nusra,
Türkiye tarafından lanetlenmiş bir örgüt olmadığı gibi, Suriye’de gerçekleşen
21 Ağustos 2013 tarihli Guta katliamında, Türkiye iktidar partisiyle arasında
ilişkilerin olduğu dış kamuoyunca vurgulanan selefi bir gruptur.
4) Pyd dış
kamuoyunca terör örgütü listesinde bulunmamaktadır.
5)
Türkiye, Pyd’yi en azılı terör örgütü ilan etmişken bu şekilde bir saldırı
üzerinden selefi gruplar ima edilerek mağdur Pyd imajı doğmuş olmuştur.
6)
Saldırının iktidar partisi içerisindeki kürt lobisinin Akp-Chp koalisyonunu
istiyoruz söyleminden kısa süre sonra gerçekleşmesi bu isteklerini yüksek sesle
tekrarlamalarını doğuracağı gibi, Akp içerisindeki Milli cephenin birtakım
stratejiler aramasına sebebiyet verecektir.
7)
Işid/Deaş, Nato konseptine göre mücadele edilmesi gereken bir örgüttür.
8)
Selefiler ve Türkiye bağlantısı üzerinde duran pek çok Avrupalı parlamenter
olduğu unutulmamalıdır. Bu durum, batı açısından öncelikli tehdidin radikalizm
olduğunu göstermektedir.
9) Suruç
saldırısıyla, Doğu Türkistan katliam
söylemi ve protestoları aslında birbirlerine çok benzemektedir. İkiside
Milliyetçiliğin yükseldiği evrede ikiside dikkatlerin başka yöne çekilmesini
sağlamıştır.
10) Pyd ve
Ayn el Arap hususu Türk kamuoyunca unutulmamalı, alınan MGK kararından geri
adım atılmamalıdır.
11)
Akp’nin Türkiye’nin eski Ulusalcı reflekslerini taşıyan bir vaziyete bürünmesi
bu vaziyetin ise Milliyetçilerce desteklenecek olması, birtakım çıkar grupları
arasında büyük bir hoşnutsuzluk yaratmıştır. Bu hoşnutsuzluk Akp-Ergenekon
ittifakı gibi söylemlerle dile getirilirken Akp-Mhp koalisyon ihtimali ise
savaş hükümeti tanımlamasıyla gözden düşürülme gayretine gidilmiştir.
12) Son
olay göstermiştir ki, Türkiye oldukça sıcak günlere sahne olmaya devam
edecektir. Radkal dini örgütler nasıl bir tehditse, Suriye’nin kuzeyinin
demografik yapısının değiştirilmesine yönelik girişimlerde aynı oranda büyük
bir tehdit içermektedir.
13) İran
ve 5+1 devletlerinin sürdürdüğü müzakereler neticesinde varılan olumlu sonuçtan
yalnızca birkaç gün sonra bu saldırıyla Türkiye’nin karışması, İran’ın baş
tehdit gösterdiği selefi/harici hareketlerin yeniden gündeme gelmesi, Türkiye
izole mi ediliyor düşüncesini kendimize sormamıza sebebiyet vermektedir.
[1] Pyd Lideri Salih Müslim
Türkiye’ye Geldi, http://www.ntv.com.tr/turkiye/pyd-lideri-salih-muslim-turkiyeye-geldi,DyjmcB-hF0C7pMZp7rzg6A
[3] Pyd
Deaş’tan Çok Daha Tehlikeli, http://www.sabah.com.tr/gundem/2015/06/19/pyd-daesten-cok-daha-tehlikeli-1434663598
[4] Pyd
Telabyad’a Yerleşiyor, http://www.ulusalkanal.com.tr/dunya/pyd-telabyada-yerlesiyor-h63722.html
[5] En Kritik
MGK Toplantısı Sona Erdi: Hem Işid Hem Pyd’den Endişeliyiz, http://www.diken.com.tr/en-kritik-mgk-toplantisi-sona-erdi/
[6] Fırat’ın
Batısı Kırmızı Çizgi, http://www.milliyet.com.tr/firat-in-batisi-kirmizi-cizgi/siyaset/detay/2081424/default.htm
[8] Pyd: Abd
ve Fransa Türkiye’nin Suriye’ye Müdahalesine İzin Vermesin, http://www.cnnturk.com/turkiye/pyd-abd-ve-fransa-turkiyenin-suriyeye-mudahalesine-izin-vermesin
[9] Yalçın
Akdoğan: Hdp Bundan Sonra Çözüm Sürecinin Ancak Filmini Yapar, http://www.hurriyet.com.tr/gundem/29227700.asp
[10] Ak
Parti’den Mhp’ye Rtük Desteği, http://www.aksam.com.tr/siyaset/ak-partiden-mhpye-rtuk-destegi/haber-422898
[11] Saldırıdan Önce Dikkat
Çeken Mesajlar, http://odatv.com/n.php?n=saldiridan-once-dikkat-ceken-mesajlar-2007151200