Araştırma ve Dış Analiz Dosyası
İnsanlığın tabiatındaki yayılma
güdüsü, topluluk halinde yaşanmaya başlanmasından itibaren
komşu diyarları zapt haline dönüştü ve din tarım
imparatorlukları zamanında yayılma uzak diyarlarıda kapsadı.
Herşey sahip olunan imparatorluk dini ve kültürünü empoze
etmeyle birlikte imparatorluklara tabiyeti meşru kılabilecek düzeni
kurgulamak için verilen bir uğraşı içeriyordu. Yeni topraklar,
yeni insan gücü, daha kalabalık ordular, yeni ürünler ve yeni
zenginliğe kapı aralıyordu. Fakat yayılma arzusu insan
tabiatındaki egoist sadizm ile de birleşince keskin bir
sömürgecilik zihniyetini doğuruyor bu sebeple yayılılan
topraklar vatan toprağından çok aşağı köleler diyarı
zihniyetiyle yönetiliyordu. 1415 yılında Portekizlilerin
Cebelitarık Boğazı'ndaki sömürgecilik faaliyetlerini İspanya
takip etmiştir. İspanya İmparatorluğu 19. yüzyıla kadar
bayraktarlığını yaptığı sömürgecilik faaliyetleri ile
Amerika, Asya, Afrika ve Okyanusya'da ki sömürgeleriyle güneş
batmayan imparatorluk ünvanını yaşatıyordu. Örneğin bugün
Güney Amerika coğrafyasındaki ülkelerin ana dillerinin İspanyolca
ve Portekizce olması, bu coğrafyadaki milletlerin ise Hırıstiyanlık
dininin katoliklik mezhebine dahil olmaları sömürgecilik
faaliyetlerinin ürünleriydi.
Altın Tanrı ve Şeref olarak
nitelendirilen İspanya İmparatorluğu ve Portekiz'in okyanuslara
açılmaları coğrafi keşiflere olanak sağlamıştır. Coğrafi
keşifler, Avrupa kıtasında zenginlik sağlamasının yanında yeni
bir zihniyetin küresel sömürgeciliğinde avrupa imparatorlukları
için esin kaynağı olmasını sağlamıştır. Zenginleşme ve
saniyeleşme neticelerinde Hollanda, İngiltere ve Fransa'da bu
yarışta yerlerini aldılar ve sömürge paylaşım savaşına dahil
oldular. Fransa ağırlıklı olarak Afrika kıtasında kolonizasyon
faaliyetleri yürütürken sınıfsal yapının ilk oluşmaya
başladığı ülke İngiltere sanayileşmesini tamamladı, Hindistan
ve Avustralya'yı da kapsayacak bir imparatorluk kurdu. Böylelikle
güneş batmayan imparatorluğu İspanya'dan devir alındı. Ancak
İngiliz İmparatorluğunun, imparatorluk zihniyeti çok öndeydi
çünkü diplomasi ve istihbari çalışmalarıda kapsayacaktı.
Birinci dünya savaşının neticesi imparatorlukların İngiliz
modellemesi doğrultusunda mezhebi diktatörlükler ya da Fransız
modeli etnik referanslı cumhuriyetler aralarında bölünmeleriydi.
Ancak 1622'den itibaren Abd'ye göç etmeye başlayan ve Abd'nin
kuruluşunda yer alan hırıstiyan mesihçi seçkinler, bu yeni ve
büyük kıtada yeni bir yönetsel merkez kurmanın sonuna
yaklaşmışlardı. İsrail'in kuruluş tartışmaları 1840'lı
yıllarda Anglosakson yönelendirmeleri dahilindeyken 1900'lü
yıllardan itibaren Filistin bölgesindeki arap yahudi çatışmaları
İngiliz Sömürge Bakanlığını tedbirler almaya sevk etti ve
araplarıda kızdırmayacak senaryolar üzerinde çalışıldı. Bu
durum yahudilerin tepkisine yol açmakla sınırlı kalmadığı gibi
paramiliter silahlı örgütler oluşturmak suretiyle İngiliz manda
yönetimine karşı saldırılar düzenlemelerine yol açtı. 11
Mayıs 1942 yılında Biltmore Otel'de düzenlenen toplantıdan sonra
Biltmore Programı olarak tasarlanan plan gereğince yahudiler
herşeyi göze aldılar ve İngilizlere karşı King David oteli
saldırısı gibi olaylara imza attılar. Yahudilerin Abd eksenli
pozisyon belirlemeleriyle İkinci Dünya Savaşı'nın noktalanması
aynı tarihlere denk geliyordu. Süreç içerisinde Truman Doktrini
ve Marshall Planı Avrupa'nın yeniden yapılanmasının yanında
artık emperyal sömürgeci gücün Abd tarafından deviralındığını
gösterecekti. Soğuk Savaş dönemi muazzam Abd silahlanması ve
propagandası ile Abd'nin hakimiyet tesisini güçlendirdiği gibi
siyasi literatürde 1990'lardan sonra yer bulacak Yumuşak Güç ve
Zorlayıcı Diplomasi tesisininde Abd öncelikli sağlanmasına yol
açtı. Bosna ve Kosova krizlerinde Avrupa ne yapacağını
düşünürken Abd hava müdahalesi, Abd'yi yalnızca kurtarıcı
rolüne sokmuyor kriz düzenleyici konumada yükseltiyordu. 11 Eylül
2001 Abd ikiz kuleler saldırıları Abd'nin imajının sarsıldığı
teorilerinin öne sürelmesine yol açtı. Ancak geliştirilen
önleiyici vuruş doktrinleri sayesinde Abd, Soğuk Savaş yıllarında
Kore üzerinden olduğu gibi artık Afganistan ve Irak üzerinden
silahlanacak ve lobiler için önemli olan Ortadoğu'da başat
pozisyonda yer bulacaktı. Yani dünya komiseri Abd imajı
pekişecekti. Pentagon yönlendirmesindeki Abd sinemasının
telkinleri, Abd kamu diplomasisi başarısı rüya ülke algısını
her daim güçlendirmiştir. Dünya'da en çok askeri harcamalarda
bulunan ve dünyaya yayılmış en fazla askeri üsse sahip olan
Abd'nin son zamanlarda yaşadığı politik süreçler Abd
hegemonyasının tartışılmasına yol açmıştır. Bir süre önce
neticelenen Abd başkanlık seçimleri uzun zamandır hiç olmadığı
kadar kutuplaşmış bir Abd meydana getirmiştir. Yaşanılanlar
neticesinde Donald Trump'ın askeri nizamca desteklendiği
anlaşılmaktadır. Çünkü ne zaman Pentagon ile ters düşen bir
açıklamada bulunsa açıklamasını düzeltme ihtiyacı
hissetmiştir. Nato'nun varlık sebebini sorguladığı açıklaması
akabinde Pentagon'un Nato Avrupa tugayına ek tugay desteği
stratejisini açıklamasıyla birlikte Trump'ın geri adım atması
ve bu işlerden anlamadığı mealindeki beyanatı çok çarpıcı
bir örnektir. Ancak Abd yaşanılanlar bununlada sınırlı
kalmamıştır. Kuzey Kore krizi, Venezuela olayları, Irak'ın
kuzeyindeki oluşumun belirsizliği, Suriye meselesi ile bölge
ülkelerinin yakın koordinasyonu, Abd iç çatışmaları ve
postmodern İpek Yolu projesinin bütün hızıyla ilerlemesi ve bu
olayların aynı süreçlerde vuku bulmaları Abd'yi oldukça zora
sokmuştur.
Guam Krizi: Kuzey Kore'nin Guam adası
yakınlarında roket denemeleri plan ve söylemleri Abd tarafından
çok sert karşılanmıştı. Kuzey Kore lideri bu kararı tehir
ettiğini duyursa da halk meydanlarda gövde gösterilerinde bulundu.
Askerlerle mitingler tertip edildi ve korkmuyoruz mesajları verildi.
3,5 milyon kişi ise askerlik için başvurarak Abd'ye meydan
okuduklarının mesajını verdi. Ada'nın
yüzde 30'u, ABD'nin Andersen Hava Kuvvetleri ve Deniz Kuvvetleri'ne
ait üslere ev sahipliği yapmaktaydı bu sebeple stratejik öneme
haizdi. Abd'nin resmi eyaleti konumunda bulunmasa bile yaklaşık 6
bin Abd'li askerin bulunması sebebiyle Abd konvansiyonel bir
tehditle karşı karşıya kalmıştır.
Venezuela
Olayları: Nicolas Maduro'nun devlet başkanı olmasıyla birlikte
2015 yılında yaşanan seçimlerde bazı şaibeler olduğu
gerekçesiyle Yüksek Mahkeme 4 asayın milletvekilliğini engelleyen
bir karar almıştı. 3 aday muhalif sağcılardanken, 1 aday ise
hükümete aitti. Fakat muhalifler bu kararı tanımadılar ve yemin
töreni düzenlediler. Bunun üzerine Venezuela Yüksek Mahkemesi,
daha önceden aldıkları kararın uygulanıncaya kadar meclisin
kararlarının geçersiz olacağını duyurdu. Maduro'nun çağrısıyla
Yüksek Mahkeme diyalog çağrısında bulundu ve tartışılan
hükümler iptal edildi. Fakat sağcı adaylar geri adım
atmayacaklarını duyurmuşlardı. Bu bir anlamda psikolojik bir
harpti ve artık muhalifler daha da şiddetlenecekti. Petrol
fiyatlarındaki düşüşlerde Venezuela ekonomisini iyice sarstı.
Sokaklarda çatışmalar yaşandı ve Maduro hedef gösterildi. Bütün
bunlar yaşanırken Carabobo eyaletinde kendilerini 41.Tugay olarak
tanıtan bir grup askeri kalkışma başlattı. Ordu komutanının
desteklemediği bu ayaklanma kısa sürede bastırıldı ve
darbeciler teşhir edildiler.
Venezuela
karışıklığı sürerken Abd'den en üst seviyede Trump'tan bir
açıklama gelerek askeri müdahale seçeneği dahil olmak üzere
Venezuela'da ki olayların durdurulması için gerekli önlemlerin
alınacağı duyuruldu. Maduro ve ekibine göre muhalif sağcıları
destekleyen Abd yönetimiydi ve Venezuela bağımsızlık anlayışı
hedef alınıyordu. Maduro bunları şu şekilde açıklamıştır:
"...Bu
propagandalar sayesinde Venezuela’ya diz çöktürmek istiyorlar.
ABD’nin öncülük ettiği emperyalist güçler karşısında boyun
eğmeye zorluyorlar. Ben Trump göreve geldiğinde kendisine iki ülke
arasındaki büyük farklılıkların bilincinde olarak Bolivar
Devrimine yakışır bir şekilde devrim değerlerine göre bir mesaj
gönderdim. Bu mesajla iki ülke arasında kurulması gereken
diyalog, iki ülke halkları arasında kurulacak barışı öne
çıkartmak amacını taşıyordu. Biz bütün ülkelerle saygıya
dayalı bir ilişki geliştirmek istiyoruz. Ancak bunun karşılığında
demokratik Avrupa ve ABD bize dayatmalarda bulunmaktadır...
Hükümetimizi kimseye vermeyeceğiz. 298 aday ile başkanlık
yarışına gireceğiz. Bunların hepsi hükümet yanlısı değil
hükümete muhalifler de var. Demokrasi için elbette karşıt, zıt
adaylar olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu demokrasiyi daha da
geliştireceğiz. Gerilememiz mümkün değil.’
Açıkça
diz çökmeyeceklerini belirtmekle birlikte teslim olmayız mesajı
verilmişti. Venezuela yönetimini başlangıçta Meksika, Brezilya,
Kolombiya, Arjantin kınamalarına rağmen Abd'nin askeri müdahalesi
yönünde bir telkinde bulunmadılar. Bu durumda Abd'nin hevesini
kırmıştır.
Barzani
Referandumu: Irak'ın kuzeyinde 25 Eylül 2017'de yapılması
düşünülen sembolik bir anlam taşıyan ancak ötesi için
yönlendirici bir vazife görecek referandumu Abd desteklemekteydi.
Çünkü bu açıklama Mesud Barzani'nin, Münih Konferansında, Abd
Başkan Yardımcısı Mike Pence ile görüşmesinden sonra
yapılmıştı. Fakat süreç içerisinde İran bu duruma karşı
çıktığını belirtecekti. Genelkurmay Başkanı Tümgeneral
Muhammed Bakıri, Devrim Muhafızları Kara Kuvvetleri komutanlarının
hazır bulunduğu bir toplantıda konuşmuş, Irak’ta referandum
konusunun gündeme getirilmesinin bölgede yeni sorunların ortaya
çıkması için bir başlangıç olacağını öne sürmüştü.
İranlı General, Bu asla Irak’ın
komşuları tarafından kabul edilebilir değildir. Irak’ın
bağımsızlık ve toprak bütünlüğünün korunması ülkedeki tüm
mezhep ve etnik grupların yararıdır" demişti. Konuşmanın
özellikle Devrim Muhafızlarının da olduğu toplantıda
gerçekleştirilmesi önemlidir. Çünkü Devrim muhafızlarına
bağlı Kudüs Gücü, İran'ın dış operasyon birimini
oluşturmaktaydı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip
Erdoğan'da iç ve dış kamuoyuyla gerçekleştirilmesi düşünülen
referandumu doğru bulmadığını açıklamıştı. Neticede Barzani
geri adım atmadı ancak şu an için girişiminin Abd nezdinde olsa
bile sembolik kalacağı sonucuna vakıf oldu. Artık bundan sonra
Irak merkezi yönetimiyle petrol payı pazarlığında bulunacaktı.
Suriye ve Bölge Ülkelerinin
Koordinasyonu: 2011 yılının Mart ayında Suriye olayları patlak
verdiğinde bir iç savaşa dönüştü ve Türkiye bu andan itibaren
Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın indirilmesine taraf oldu.
Abd, Katar ve Suudi Arabistan ile beraber eğit donat programı
çerçevesinde yılda ortalama 5400 muhalif Türkiye nezdinde eğitime
tabi tutulacaktı. Fakat ilerleyen süreçte bu oran sağlanamadığı
gibi muhaliflerin ve Sultan Murat tugaylarının kendi iç
çatışmaları başladı. Silah bırakanlar olduğu gibi rejim
saflarına katılanlarda oldu. Türkiye'de yaşanan 15 Temmuz 2016
askeri kalkışmasında Abd'li generallerin tutuklanan generaller
lehine beyanatları ve bazı Abd'li istihbaratçıların kalkışma
gecesi Türkiye'de bulunmaları, bunun yanında Abd'nin Suriye'nin
kuzeyindeki yapıya bin tırlık ağır silah sevkiyatı ve yetmiş
bin kişilik ordulaşma sürecinin başlatılması Türkiye'yi de
zorunlu olarak Abd'yi sorgulamaya İran ve Rusya ile yakınlaştırmaya
başlattı. İran genelkurmay başkanı 1979'dan sonra ilk kez bir
dış ülkeye Türkiye'ye ziyarette bulunduğu gibi bu ziyareti Rusya
genelkurmay başkanının ziyareti izledi. Türkiye, Suriye
olaylarında Abd ile yer aldığı şahıs bazlı konumundan bölge
ülkeleriyle dialoğa açık ve anlaşmalı Suriye operasyonu
planlarına geçiş yaptı ve Afrin İblid harekatları hususunda
anlaşıldı. Türkiye hava savunma sistemini güçlendirmek için
Rusya yapımı S400 füzeleri konusunda da Rusya ile anlaşma
sağlayarak, ciddi manada bir Nato konseptini sarsmış oldu. Çünkü
satın alınacak olanlar teknoloji değildi, Türk hava savunma
sahasına Rusya'da dahil olmaya başlıyordu.
Abd İç Çatışmaları:
Amerikan İç Savaşı sırasında Konfederasyon ordusunun komutanı
olan General Robert E. Lee'nin Charlottesville'deki heykelinin
kaldırılması planına karşı şehirde toplanan Nazistlerle
karşıtlar arasında yaşanılan çatışmalar neticesinde bölgede
Ohal ilan edilmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın ülkede
yaşanan şiddet olaylarından ‘iki tarafı’ da sorumlu tutan
açıklamalarına tepkiler olmuş ABD’li dört kuvvet komutanı da
neo-Naziler, Ku Klux Klan ve beyazların üstünlüğünü savunan
ırkçı grupları kınayan açıklamalar yapmışlardı. İlk
açıklamayı sıcağı sıcağına cumartesi günü yapan Donanma
Komutanı Oramiral John Richardson, “Charlottesville’deki olaylar
kabul edilemez ve hoşgörü gösterilmemeli. ABD Donanması
hoşgörüsüzlüğe ve nefrete daima karşıdır” ifadesini
kullandı. Bunun ardından Deniz Piyadeleri Komutanı Orgeneral
Robert B. Neller dün paylaştığı mesajda, “ABD Deniz
Piyadeleri’nde ırkçı nefret ya da aşırıcılığa yer yok.
Çekirdek değerlerimiz olan onur, cesaret ve fedakarlık, deniz
piyadelerinin yaşam ve davranış biçimini şekillendiriyor” diye
yazdı. Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mark Milley de dün
yaptığı açıklamada, “Kara Kuvvetleri, rütbelerimizde
ırkçılığa, aşırıcılığa ya da nefrete müsamaha göstermez.
Bu, değerlerimize ve 1775’ten beri savunduğumuz her şeye
aykırıdır” dedi. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Dave
Goldfein de, “Çalışma arkadaşım kuvvet komutanlarının
yanındayım, biz birlikte olduğumuzda her zaman daha güçlüyüzdür,
bizi havacı yapan budur. Doğruluk, görev ve mükemmellik”
ifadesini kullandı. Çünkü etnik kıpırdanmalar Abd için bir
ulusal güvenlik problemiydi. Abd göç edenlerce kurulmuş,
uluslaşma sürecini yaşayan bir devletti. İkinci dünya savaşı
nasılki naziler üzerinden çıkartıldıysa, Abd'de ki nazist ruhun
ve öfkenin dünya savaşı olmasa bile kapsamlı bir Abd iç savaşı
çıkartabilmesi muhtemeldi.
Abd
Siyasi İstikrarsızlığı: Donald Trump başkan seçildikten sonra
ekibini belirlemişti. Fakat kısa süre sonra birbir görevden
almalar ya da istifalar yaşanacaktı. Ulusal Güvenlik danışmanı
Michael Flynn Rusya ile görüştüğü gerekçesiyle istifa etmişti.
İletişim direktörü Mike Dubge ve Reince Priebus'ta zaman
içerisinde istifalarını sundular. Abd iç çatışmaları
sebebiyle Steve Bannon'da görevden alınmıştı. Bannon da, Trump
ekibindekilerin çoğunluğu gibi asker kökenliydi. Sağ beyaz
milliyetçiliği temsil ettiği bilinmekle birlikte, ırkçı olmayan
ve milliyetçiliği kürselcilere karşı ülke savunması olarak
tanımlayan bir kişinin görevden alınması zannedildiği gibi
küreselcilerin zaferi değildi. Çünkü Bannon, Afganistan ve Irak
gibi ülkelerde ulus inşaalarına karşıyken, Kore ve Venezuela'ya
karşı askeri müdahaleye karşıydı. Bunu The American Prospect
dergisine verdiği beyanattada açıklamıştı. Milliyetçilik
tanımı ekonomi temelliydi ve Pentagon eskisinden daha çok askeri
güce önem veriyordu. Bu durum Pentagon'un zamanı olmadığını,
ekonomik temelli projelerden çok silahı ve paramiliter eylemleri
kullanmak istediğini göstermektedir. Bu durumda, Trump ekibinden
istifa etmemiş ya da görevden alınmamış olmakla birlikte önemli
siyasi mevki olan başkan yardımcılığı pozisyonunu koruyan Mike
Pence'nin önü açılmış oluyordu. Pence evanjelis olmakla
birlikte ortadoğu askeri müdahaleleri için uyumlu bir adaydı.
Trump ile Pence arasında güç mücadelesi yaşanırsa Abd siyaseti
bundan büyük yara alacaktı.
Abd
Ordu Sorunu: Her ülkenin her kurumunda çeşitli yabancı gizli
servislere ve ülkelere çalışan personeller bulunmaktadır. Abd'de
görevli generallerden bazılarının İngiltere ile yakın
olabileceği istihbarat raporlarına yansımaktaydı. Abd ordusu
içerisindeki iç çekişme Abd donanma kazaları ile kendisini aleni
göstermiştir. Abd donanmasına ait bir savaş gemisi Japonya'da bir
yük gemisiyle çarpışmasından sonra yine Abd donanmasına ait
başka bir gemi bu kazadan yalnızca dört gün sonra Singapur
açıklarında başka bir tankerle çarpışmıştı. Abd yönünü
Çin'e çevirdiğinde ya annesi İsviçreli bir aileye mensup bir
diktatörün füze tehdidiyle karşılaşıyor, ya iç çatışma
yaşıyor ya da göz bebeği olan donanma komutanlığına ait savaş
gemilerinin kazalarıyla sonuçlanan akıbetlere maruz kalıyordu.
İpek
Yolu Projesine Müdahale Edememek: 8 trilyon dolar alt yapı
yatırımıyla birlikte 21 trilyon dolarlık bir proje olan ve Çin
merkezli üretilen ürünlerin kara yolları ve demir yollarıyla;
lojistik kent ve mega kentler aracılığıyla Londra'ya kadar
iletilmesini kapsamaktadır. Yalnızca ekonomik olmamakla birlikte,
bilinç değişimi ve insan fıtratına müdahaleyi içeren küresel
projeye karşı Abd'nin geçerli bir yapıyı organize edemediği
görülmektedir. Imf, on sene içerisinde Çin'e taşınabileceğini
açıkladığı gibi batılı her kurum mikro vaziyette Çin merkezli
olarak kopyalanmaya başlamıştır. Çin üzerinden küresel bir
projeyi uygulamayı koymak isteyenler, Çin her ne kadar Adriyatik'te
ilk deniz tatbikatını da gerçekleştirmiş olsa kara yolları ve
liman kentlerine önem vermektedirler.
Irak'lı
şii lider Muktedir Sadr ise 11 sene sonra Suudi Arabistan'da
ağırlandığı gibi Suudi yönetimi Hac sebebiyle Katar
vatandaşlarına zorluk çıkartmayacağını bildirmişti. Elbette
bu hinterlandın Abd ekseninden koptuğunu söylemek mümkün
değildir. Fakat siyaset boşluk kabul etmemektedir ve Abd imajı
sarsılmaya başladıkça ülkeler başka politikalar geliştirme
eğilimi göstermektedir.
Uzun
yıllar sonra Abd belkide ilk defa aynı anda ve farklı sorunlarla
karşı karşıya kalmıştır. Abd iç çatışmaları, başkanlık
ekibinin adapte olamaması, Venezuela belirsizliği, Abd ordusundaki
sızıntılar, Suriye meselesinde başka insiyatiflerin belirmesi,
İpek Yolu projesinin şu an için alternatifsizliği, birtakım
ortadoğu ülkelerinin görüşmelerde bulunmaları, Abd'nin bu denli
sorunla ne şekilde başa çıkabileceğini Abd nezdinde
düşündürmektedir. Pentagon yani silah gücü mutlaka ortdoğu
coğrafyasında müdahalelerde bulunmak isteyecektir.
Abd
iç ve dış çalkantıları yaşarken, Türkiye'de komşularıyla
alakalı sorunlarda gerekli adımları Abd'ye rağmen atmalıdır. Şu
an için Abd ancak bu girişimleri sözlü olarak kınayacaktır.
Abd
güçlü bir orduya ve kültüre sahip ülkedir. Bu sebeple hiçbir
odak için kolay lokma değildir. Ancak dünyada ki Abd egemenliği
1991'den bu yana ilk defa geniş çaplı zedelenmiştir. Bu durum
devam ettiği takdirde Abd egemenliğinin son bulması kaçınılamaz.
Her ülkenin kendi içerisinde savaş vardır ve geleceğin
dünyasında parçalı ülkeler modeli görülebilecektir. Bu durumu
çalışan teorisyenlerde Abd'nin enaz yedi parçaya ayrılabileceğini
öngörmüşlerdir. Pentagon bu duruma silahı yettiği oranda
direnecektir. Eyaletleri dahilinde olağanüstü hal uygulamaları ve
askeri devriyeler sıradanlaşabilir. Abd donanma üstünlüğü ile
Rusya ve Çin gibi ülkeleri deniz sahasına çekebilirse mutlak
galiyebete ereceğini hesap etmektedir. Ancak onu bekleyen sürpriz
evanjelis Pentagon işbirliği sınırının ahlaki boyutlarının
hadsiz bir biçimde yükselmesiyle Abd iç insan hakları ihlalleri
buna karşı ayaklanmalar ve gösteriler, ordu mensuplarının kendi
aralarındaki bölünmeleri ve kurumların birbirleriyle çatışma
ihtimali olacaktır.