5 Haziran 2017 Pazartesi

IDEF 2017/ ULUSLARARASI SAVUNMA FUARI İZLENİMLER VE SAVUNMA SANAYİNİN GELECEĞİ





IDEF 2017 / Internatıonal Defence Industry Fair/ Uluslararası Savunma Fuarı, 2015'in ardından 13. kez İstanbul'da düzenlendi. İki yılda bir gerçekleştirilen fuarın ilk günü resmi devlet protokolüne açıktı ve kalan birkaç günde de davetliler ziyaret edebildi. Savunma fuarı kural olarak, askeri öğrenci, polis okulu öğrencileri, emekli veya muvazzaf asker, polis, istihbaratçı, savunma sanayi şirketleri çalışanları ile özel davetlilerin ziyaretine açıktır. Bu sebeple özel uzmanlık veya ilgi isteyen bir etkinliktir. Fuar süresince farklı ülkelerden askeri ve güvenlik bürokrasisi yöneticileri de fuarı ziyaret etmektedirler. Fuar adı ile aynı doğrultuda içeriğe sahiptir. Silahlar, uzun namlulu silahlar, zırhlı araçlar, tank, çeşitli yazılım ürünleri, roketler, üniformalar, denizaltılar gibi pek çok kategoride ziyaretçilerin ilgisine sunulmuş, teçhizatları içermektedir. Bu tip etkinlikler ülkenin yerli üretimi teçhizatların yanında güvenlik bürokrasisinin kullandığı veya kullanacağı araç gereç, silahları içerdiğinden hem güvenlik sektöründeki gelişmeleri takip imkanı sağlamakta hem de milli moral düzeyini üst seviyede tutmaktadır. 1965'den itibaren daha bağımsız bir savunma politikası izlemek istediğini gösteren Türkiye'nin ilk ciddi adımı Kıbrıs Harekatı sonrasında yerli milli sanayiye öncelik vermesiyle atılmıştır. O dönemdeki silah ambargosu, müttefiklik kavramının yalnızca tanımdan ibaret olduğunu ve uluslararası arenada geçerli olan tek kavramın güçlü ülkelerin çıkarları ve bu çıkarların savunulması olduğunu ispatlayan çarpıcı bir örnekti. Türkiye o yıllardan itibaren ulusal savunma istikametinde ilerledi ve özellikle son on yılda oldukça başarılı gelişmelere imza attı. Bütün bu olumlu gelişmelerin yanında tabiki eksik olan hususlarda varlığını sürdürmekte ve biran evvel giderilmeyi beklemektedir. Savunma fuarının esasen vurguladığı bilgi çağında bilgi temelli harplerin var olduğu ve bunun başınıda elektronik harbin çektiğidir. Elektonik harp yalnızca odak ülkelerin askeri,ulusal savunmasal envanterini tespit değil aynı zamanda hedef ülkelerin mevcut savunma ve takip sistemlerinide çökertmek üzere kurgulanmıştır. 1906'da İngiltere'nin Almanya gemi ve uçaklarına uygulamasıyla literatüre kazandırılan elektronik harp, ikinci dünya savaşı, körfez savaşı, Bosna Kosova olayları ve nihayet günümüzde Suriye olaylarında kullanılan ciddi bir stratejidir. Öyle ki Rusya'nın bugün Suriye'de bulundurduğu 30'dan fazla uçağı tam manasıyla bir elektronik harbin ürünüdür. Bu kadar uçak hiçbir radarın ve güvenlik sisteminin algılaması olmadan Suriye'ye intikal ettirilebilmiştir. Elektronik harp, siber harp, teknoloji ve bilim harbiylede ilintili ve ilişkilidir. Yani aslında hepsinin topyekün olarak bütünü 21. yüzyıl savaşlarının önemli kısmını oluşturmaktadır. Türkiye siber harp konusunda da adımlar atmış ve 2013 yılında Siber İstihbarat Komutanlığını var etmiştir. Ancak daha önce 2010 yılında Nato, siber istihbarat ve harbi önemli telakki edip gündemine almıştır. Yani Türkiye'nin önemli güvenlik adımı uluslararası güvenlik paktını izlemekten ibaret olmuştur. Türkiye'nin artık yeni ve değişen tehditlere göre hiçbir yere bağlı kalmadan veya takipçisi olmadan kendi konsepti uyarınca kendi birimlerini ve bunlara uygun gereçlerinide tesis etmesini bilmesi gerekmektedir. Milli piyade tüfeği ve milli helikopter gibi uygulamalar son derece olumludur ancak geleceğin savaşlarında bu gereçlere çok az ihtiyaç olacaktır. Çünkü yazılım, süper askerler, hayalet dronelar, nanoteknoloji, biyolojik veya kişiye özel silahlar, zihin kontrol uygulamaları, lazer silahlar, uydu sistemleri geleceğin savunma sistemini şekillendirecektir. Bunlar dışında üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye'de bir uçak gemisinin bile bulunmayışı kara sınırlarına hapsolması manasını taşımaktadır. Yalnızca karacı bir ordu, gelişemeyen savunmanın yanında militarize bir ordu zihniyetini yaratır. Oysa güçlü bir kara kuvvetlerinin yanında desteklenecek, hava, deniz, uzay ve siber komutanlıklar büyüme isteğinin somut göstergeleri olacaktır. Bir de şu unutulmamalıdır. Bugün dünya üzerinde hayatı kolaylaştıran ve insanların hizmetine sunulan ne kadar teknolojik araç gereç varsa, bu gereçlerin ilk doğum yerleri ordulardır, orduların savunma sistemleri için hazırlanmış ve daha sonra yalnızca askeri misyonla sınırlı olmanın ötesine geçerek daha da geliştirilmiş ve teknoloji havuzunun içerisinde yer almıştır. Cep telefonları, bilgisayarlar, hatta mikrodalga fırınlar gibi cihazlar iyi birer örnektir. Bu sebeple, çağı ve çağın ilerisini takip edebilen, çok yönlü bir savunma sistemi, çok yönlü ve milli bir teknoloji içinde lüzumludur.


Türkiye'nin savunma fuarları bugüne değin sürdüğü gibi bundan sonrada devam edecek ve milli yerli üretimli silah ve teçhizatların sayılarıda artacaktır. İyi ve kararlı bir süreç tutulmuş olmakla beraber bu alanda pekçok eksiğin bulunduğu savunmanın ekonomi ve iyi yetiştirilmiş beyinlerle yükselebileceği ve bunun bir yönününde eğitime dayandığı unutulmamalıdır. Zaten bu durum izah edilircesine Türkiye'de adlarında 'Milli' ibaresi bulunan iki bakanlıktan birisi savunma iken, diğeride eğitimdir.


Fuardan bazı kareler aşağıdaki gibidir;
























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder