Türk siyasi tarihinin en büyük tartışma konuları; İsrail ile münasebetler, yahudilere karşı tutum, kaotik olaylarda yahudi komplosu gibi meselelerdir. Son derece hoşgörülü bir millete sahip, Kurtuluş Savaşında şehid olan yahudi komutanları barındıran, tarihinde İsrail ile doğrudan bir çatışmaya hiç girmemiş Türkiye'de ne olduda İsrail hususu bazı çevrelerde antisemitik duruma kadar getirildi? Sistemi kurgulayanlar tampon devlet olarak var edilen İsrail'in kendi benliğiyle hareket etmesini ve İmparatorluk geleneğinden gelen büyüme idealindeki Türkiye ile yakın ittifaklar gerçekleştirmesini her zaman tehdit olarak görmüşlerdi.
Antisemitizm yani Yahudi aleyhtarlığı aslında Batı menşeilli bir akımdır ve teolojik kaynaklara dayanır. İsa Peygamber'i çarmıha gerenler Yahudilerdir bu sebeple Hristiyan dünya yahudilerden nefret etmiştir. İsa Peygamber'inde bir yahudi üstelik yahudi şeriatını devam ettiren bir elçi olduğunu göz ardı eden hristiyan felsefesi bu nefreti birazda iktisadi kaygılarla körüklemiştir. Çünkü kraliyetler ne zaman maddi güçlük çekseler ticaretle uğraşan ve oldukça zengin olan yahudi ailelerin birikimleri devletleştirilecek bir ek kaynak olarak görülmüştür. İngiltere'nin York kentinde 1190 ayaklanması ve yahudi konutlarının tahribi mallarının yağmalanması, 1289 tarihinde Kral Edward'ın yahudi mal ve paralarına el koyması ve onları sürgün etmesi diğer ülkelerede bu yönde bir kapı aralamış oldu. Yahudilerin sürgün ve toplu katliamlara tabi tutulmaları dalgalı bir seyir izlediğinden kimi zaman olaylar duruldu ancak sömürgecilik ile yeniden kuvvet kazandı. Çünkü aydınlanma ve sanayileşme milliyetçiliği doğurmuştu ve özellikle Almanya kaynaklı bu milliyetçilik "Volk" milliyetçiliği yani toprak, vatan milliyetçiliği halini almıştı. Yahudilerin hali hazırda vatana sahip olmayışları yeniden, Almanya'da dışlanmalarına ve sürgün edilmelerine yol açmıştı. Almanya ardından Fransa'da da yükselen milliyetçilik yahudi aleyhtarlığına dönüştü ve sosyal klüplerden dışlanan yahudilerin buradan da sürgünleri başladı. Avusturya'da yüksek doğum oranları ve kapitali ellerinde bulundurmaları, Çarlık Rusya'sında asimile olmamaları ve sosyalist akımları güçlendirdikleri iddiası bu ülkelerde de kuvvetli bir antisemitizm doğurdu. İşte esasen batı kaynaklı olan yahudi komplosunun Türkiye'ye sirayeti örgütlü biçimde Meşrutiyet döneminde gerçekleşmiştir. İttihat Ve Terakki'nin milli ekonomi modeli teorisi altında rum ve ermeni sermayedarları tasfiye fikri ve yerine devlete daha bağlı gördükleri yahudi tüccar ikameleri muhalifler tarafından masonluk ve yahudicilik olarak nitelendirilmiştir. Gerçektende İttihatçılar için mason ve yahudi tanımını ilk kez kullanan Devleti Aliyye katibi Arap İzzet Paşa, ilk kez kullanan örgütlü organizasyon ise Hürriyet ve İtilaf Partisidir. O günden bugüne değin olumsuzlukların ardında yahudi aramak alışkanlık haline gelmiş bir davranış olmuştur. Oysa Türkler ve Yahudiler arasında pekçok ortak nokta bulunmaktadır;
1) Dört asır boyunca hüküm süren Musevi Hazar Devleti Türk'tür ve bugünki çoğu yahudinin hatta küresel sermayedar Rolthschild ailesinin kökenini oluşturmaktadır.
2) İki millette tarih boyunca sevilmeyen ve katliamlara tabi tutulan halklar olmuştur. Öyle ki Nazilerin yahudi soykırımı dahilindekiler bile Türk kökenli musevilerdir. Yahudi soykırımının tescili Türk soykırımının tescili olacağından pekçok çevre bu hususa ayak diretmektedir.
3) İki milletin ibadet akideleri kimi yönden benzerlik göstermektedir. Oruç, dine bağlılık, sünnet, domuz eti yememe, zina etmeme gibi kavramlar ortaktır.
4) Türkiye ve İsrail yani bu iki ülkede etrafındaki komşular tarafından tehdit görülmekte, komşuların nükleer çalışmalarıda bu iki ülke nazarında tehdit olarak algılanmaktadır.
5) İngiltere'nin İsrail'e bağımsızlık verdiği tarihle Türkiye'nin Marshall yardımlarını almaya başladığı tarih aynıdır. Bu iki devlet içinde yeni dönem demektir ve iki devletinde yeni dönem kodlarının bir bakıma paralellik gösterdiğini kanıtlar.
6) Meşrutiyet kadrolarında pekçok yahudi olduğu bir gerçektir. Fakat bu yahudiler ayrılık emelinde olmayan milli unsurlardır.
7) Yahudilere vatan tayini konusunda Osmanlı bürokrasisinin önerisi Makedonya iken bugün İsrail'in Balkanlarda ikinci İsrail projesini Makedonya oluşturmaktadır. Yani Makedonya geleceğin şehir devletler modelinin Türkiye ile İsrail arasındaki önemli merkezi olacaktır.
8) Türkiye ile İsrail bugüne değin pekçok antlaşma imzalamış ve ortak tatbikatlarda bulunmuşlardır. Ermeni soykırım iddialarını gündeme taşıyan Ermeni lobisine karşı faaliyet yürüten Amerika'da ki musevi lobileridir.
Türkiye İsrail ile yaygın kanının aksine tarihinde her dönem görüşmüş hatta Türkiye İsrail'i ilk tanıyan müslüman ülke olmuştur. Anti semitik tutumun pompalanmasının en geçerli yolu olarak Türkiye'de ki askeri darbelerle ilişkisi ve Filistin'deki İsrail tutumu gösterilmiştir. Gerçektende bu iki teori kitlelere oldukça kolay benimsetilmiştir. Fakat gerçekte durum nedir? Öncelikle Türkiye'de ki askeri darbelere bakalım;
A) 1876, 1909 ve 1913 darbelerinde İsrail diye bir devlet yoktu.
B) 1960 müdahalesi bir oldu bittiye geldi fakat sonunda Abd ile temas kuruldu.
C) 1971 muhtırasında Milli Sol tasfiye edildi. O tarihte İsrail'de zaten sol sosyal demokrat İşçi Partisi bulunuyordu.
D) 12 Eylül darbesinden sonra İsrail ile ilişkiler üçüncü katip seviyesiyle tarihinin en kötü dönemine indirgenmiş oldu.
F) 15 Temmuz darbe girişimi Abd merkezli bir grup asker ve stratejistin desteklediği bir girişimdi. İsrail'in bütün olarak bir girişimden haberi yoktu.
Türkiye'de ki darbeler ve İsrail karnesi böyleyken birde İsrail Filistin meselesine bakalım;
1) İsrail zorla değil Filistinlilerin topraklarını satmaları neticesinde mülk birikimi ile hayata geçirildi.
2) Yaser Arafat öldüğünde 800 milyon doları Yahudi bankerlerde çıktı .!
3) Bugün Filistin gazlı içecek pazarının yaklaşın yüzde 85'ini İsrail menşeli ürünler oluşturmaktadır. Coca Cola Filistin bölgesinde dördüncü fabrikasını inşa etmiştir.
4) Filistin'in Hamas kontrolündeki en büyük Avm'sinde İsrail ürünleri satılmaktadır.
5) Filistinlilerin ekseriyeti anti semitik değildir onlar iki milletli bir çözümden taraftır. Yani Filistin'de bile İsrail ürünleri çokça satılmakta, İsrail ile temas edilmekte İsrail ile görüşülmektedir.
Aslında son yıllarda Türkiye İsrail ilişkilerini geren en büyük olay Davos'tan ziyade bir takım sivil toplum kuruluşlarının düzenlediği Filistin'e yardım altında Mavi Marmara gemisini yola çıkarmalarıydı. Daha sonradan Cumhurbaşkanı'nın açıkladığı gibi siyasi iradeden onay almadan gemiyi çıkartan ekip İsrail'in uyarılarını çok iyi biliyor ve büyük eylemlerin olacağınıda hesap ediyorduki gemiye saldırı oldu. Neticede Türkiye bir sürece girdi ve bir müddet sonra 7. Ağır Ceza Mahkemesi İsrail'li dört komutan hakkında yakalama ve tutuklama kararı çıkarttı. İşte bu karardan sonra Türkiye İsrail ilişkileri tarihinin en kötü dönemlerinden birine şahit oldu. Kararın tarihi manidardı. İsrail'in özür dilemesi ve Türkiye ile enerji görüşmeleri evresinde verilmişti. Zaten Hsyk yaz karanamesiyle bu kararı veren hakimin rütbesini düşürdü ve bir müddet sonra hakimin Fetö üyesi olduğu ispatlandı gereken yapıldı. Yani Türkiye İsrail yakınlaşmasını bu seferde Fetö sabote etmişti! Çünkü bu yapı Türk Devletinin bütün diplomasi faaliyetlerinin kendisi aracılığı ile yürütülmesini istiyor bu sayede Türk siyasetinde vesayetçi ve otonom bir konum kazanıyordu. Türkiye ile İsrail'in ittifakıda Washington Musevi Lobilerinin desteği manasına gelebilirdi bu durumda ise uluslararası arenada Türkiye'nin eli çok güçlenirdi. Bunun önüne geçebilmek için Türk siyasi tarihinde bir takım odaklar herdaim devreye sokulmuştur. Pekçok ortak özelliği ve yakın noktası bulunan aralarında şimdiye kadar Konvansiyonel hiçbir harbin yaşanmadığı iki ülkenin ittifakı iki ülkenin kazancından başka neye yol açabilir? Geleceğin gen bilimi, nanoteknoloji ve uzay çalışmaları üzerinde şekilleneceği ispatlandı. Bu kulvarlarda oldukça başarılı fakat küçük, coğrafyasına güvensiz bir İsrail ile potansiyeli yüksek, milli güç ve enerjisi yerinde fakat Ar Ge, üretim, diplomasi konularında yetersiz olan Türkiye'nin yakın ilişkiler geliştirmesi eksik hususlarını giderebilmede yardımcı olacaktır. Türk politik düzeni ilmi temeli olmayan retorik veya duygusal zaaflar yerine realist bakış açısıyla değerlendirilebilirse; istihbarat ve ordu modernizasyonuna haiz, geliri artmış, yumuşak güç vasıtaları etkin ve daha güçlü bir Türkiye'ye tanık olmamız mümkün görünmektedir .
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder